2) Çözüme harcayacağınız enerjiyi panikle tüketmeyin
Problem 
karşısında problemi çözmeye harcayacağınız enerjiyi panikle tüketmeyin. Tıpkı 
düşman askeri gelmeden düşmana saldırıp mermisini tüketen asker gibi olmayın. 
Su-i zanlarla ve “ben öyle tahmin etmiştim. Eee, ben şöyle sanmıştım” 
cümleleriyle anlayıp dinlemeden hareket etmeyin. Problem yokken problem varmış 
gibi davranmayın. Unutmayın ki, tahrip kolay, tamir zordur. Bir sözle eşinizin 
kalp sarayını yıkabilirsiniz. Fakat bin sözle tamir edemezsiniz. 
3) ‘Keşke’ dememeye çalışın
Sürekli yanlış yapıp, problem çıkararak 
eşinizi canından bezdirmeyin. “Artık canıma yetti senin kaprislerini 
çekemeyeceğim” dedirterek sevgisini kaybetmeyin. “Keşke şunu yapmasaydım, keşke 
bunu söylemeseydim. Keşke şimdiki aklım olsaydı” vb. sözleri söylemek zorunda 
kalmayın. Çünkü sevgi güneş gibidir. Siz gönül pencerelerinizi sonuna kadar 
açarsanız o güneş içeriye bol bol girer. Pencerelerinizi sıkı sıkıya 
kapatırsanız yol bulup içeriye giremez. “Benim güneşim bir yolunu bulup girer” 
demeyin. Sonuna kadar açık olan gönül pencerelerinden birine kayabileceğini göz 
önünde tutun. 
4) ‘Ama’ silahından uzak durun
Hata yapmayan bir melek gibi 
davranmayın. Hep kendinizi müdafaa etmeyin. Eşiniz “şunu neden şöyle yaptın?” 
dediği zaman “ama” silahına sarılmayın. Ya da sürekli 
“ama ben öyle söylememiştim. Ama, ama” diye “ama” silahının arkasına gizlenerek 
eşinize ateş etmeyin. Karşınızda ateş edecek düşman değil, sevgisini kazanmanız 
gereken dostunuz var. Unutmayın “dostun attığı gül” düşmanın attığı silahtan 
daha çok yaralar. 
5) Kendinizi polis hafiyesi sanmayın
Kimi eşler, eşlerinin 
yanlışlarını yüzlerine karşı dobra dobra söylerler. Kendilerini eşlerinin 
yanlışlarını araştırmakla görevli polis hafiyesi gibi görürler. Sebebi 
sorulduğunda “ben doğruyu söylüyorum. Onun yanlışını gösteriyorum. Onun 
iyiliğini düşünüyorum” diyerek kendilerini müdafaa ederler. Halbuki, her doğru 
her yerde söylenmez. Her doğruyu söylemek insanın görevi değildir. Bir lokma 
ekmek bile çiğnenmeden yutulmaz. Önce ağızda çiğnenir, mide özsuyuyla 
parçalanır. Sonra ince bağırsakta süzülür. Şayet çiğnenmeden yutulursa ya boğaza 
oturur ya da mideye. 
6) İnatlaşmayın
Kimi eşler evlilikte çıkan problemlerde bir türlü 
çözüme yanaşmaz, inatlaşırlar. “Böyle yapayım da bu ona ders olsun” havasına 
girerler. Acaba hangi öğrenci “ben bu problemi çözmeyeyim de öğretmene ders 
olsun” diyebilir? Bu düşünceyle öğretmenle inatlaşarak “ben bu problemi çözmem” 
diyen öğrenci sınıfta kalmaya mahkûmdur. 
7) Kindar olmayın
Problemlerin çözümünde kilit nokta kindarlıktır. 
Eşler arasında bir sıkıntı yaşanmış geçmiştir. Eşlerden birisi olayı unuturken 
diğeri günlerce “neden sen bana öyle söyledin? Neden şöyle davrandın? Niye bana 
hakaret ettin?” vb. sözlerle olayı günlerce gündemde tutarlar. Halbuki evlilikte 
problem olduğu zaman “şu an matematik dersindeyiz. Önümüzde bir problem var. 
Bunu çözmeliyiz” diyerek problem çözülmeli. Sonra da “zil çaldı ve matematik 
dersi bitti” diyerek matematik dersinden çıkılmalıdır. 
8) Affedici olun
İnsan olmak hasebiyle eşiniz hata yapabilir. Sonra 
bunun farkına varıp özür dileyebilir. Affedici olun “Neden öyle yaptın?” vb. 
sözlerle hesaba çekmeyin. Kim affedici olursa o daima kazanır. 
9) Evliliği çözüm bekleyen problem değil, yaşanması gereken mutluluk 
olarak görün
Yüzünüzde tebessüm gülleri açsın…Lisan-ı haliniz mutluluğun 
şarkısını mırıldansın. Mutluluk tülleri evinizin her yanını sarsın. Eviniz 
saadet sarayı, siz iyilik perisi eşiniz de o sarayın sevgili prensi olsun.
AİLEM