Doğum Sonrası Depresyon
Kadınların %30-75’i 4-10 gün kadar süren doğum sonrası hüznü yaşamaktadır. Bu sırada nedensiz ağlamalar, tahammülsüzlük, uyku-iştah düzensizlikleri, üzüntü hissi gibi belirtiler görülebilir. Mevcut bedensel ve depresif yakınmaların iki haftadan uzun sürmesi, eşlik eden depresif temalı düşünceler, özkıyım düşüncesi ve/veya planının olması bizleri doğum sonrası depresyonu açısından uyarmalıdır.
Doğum sonrası depresyon anne, bebek ve tüm aile açısından önemli sonuçları olan, ciddi işlevsellik sorunlarına yol açan bir tablodur. Bu tablo doğum sonrası 2. haftada başlayıp 1 yıl kadar sürebilmektedir. DSÖ tarafından yapılan son araştırmalarda doğum sonrası depresyon sıklığının yılda %10-15 olduğu bildirilmiştir. Doğum sonrası depresyon belirtilerini; şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, yorgunluk, enerji kaybı, keyif veren etkinliklerden uzak durma, bebeklerini yeterince sevmedikleriyle ya da bakımveremedikleri ile ilgili düşünceler, bebeğe zarar verme endişesi, dikkat ve odaklanma sorunları, belek sorunları, yerinde duramama, kaygı, sinirlilik, sıkıntı, bunaltı, kendiliğinden ağlamalar gibi duygusal tepkiler, iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk, bebekle ilgilenmek istememe, kendisine ve bebeğe zarar verme, özkıyım düşünceleri olarak sıralayabiliriz.
Belirtilerden anlaşılacağı üzere annede ciddi bir işlevsellik kaybı söz konusu olmakta bu da anne ve bebek sağlığını önemli oranda etkilemektedir. Özellikle kendisine zarar verme düşünceleri, özkıyım planlarının olması doğum sonrası depresyon durumunu annenin yaşamını tehdit edebilecek düzeye getirmektedir. İngiltere’de son yapılan çalışmalarda anne ölümlerinden birinci sırada sorumlu olan durumun özkıyıma neden olan doğum sonrası depresyon olduğu saptanmıştır. Nedenlerine bakıldığında biyolojik ve psikososyal nedenler olduğu görülmetedir. Gebelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron düzeylerinin doğumla birlikte ani düşmesi depresyondan sorumlu tutulmuştur. Geç başlangıçlı doğum sonrası depresyonda tiroit bozukluklarının, aneminin ve folik asit eksikliğinin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Doğum yapan tüm kadınlarda hormonal değişiklikler olmasına rağmen ruhsal bozuklukların ancak kadınların %10-15’inde gelişmesi sosyal zorlanma, kişiler arası ilişki sorunları, sosyal destekten yoksun olma gibi durumlarla da ilgili olabileceğini düşündürmektedir.
Hayatlarını kendilerinden çok dış faktörlerin yönettiğini düşünen anneler doğum sonrası depresyon açısından yüksek risk grubundadır. Kendi annesi ve bebeğiyle ile bağlanma, bilişsel süreçler ve geçmiş yaşantıların da doğum sonrası depresyonunun altında yatan etmenler olabileceği düşünülmektedir. Ekonomik güçlükler, evlilikle ilgili sorunlar, beklenmedik yaşamsal olaylar, planlanmamış gebelikler, ilk gebelik, erken yaşta gebe kalmış olmak, doğum korkusunun olması, çoklu gebelikler, daha önceki gebeliklerde depresyon geçirilmesi, anne sütü ile besleyememe, kayıpla sonlanan gebelik ve doğum deneyimleri, erken anne-bebek ayrılığı, ailede ve kendi özgeçmişinde ruhsal hastalık öyküsünün olması doğum sonrası depresyon riskini artırmaktadır.
Doğum sonrası depresyon ve özkıyım riski sık görülen bir durum olmasına rağmen ne yazıkki sıklıkla atlanmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri kadının kendisini “yalnız” hissetmesidir.
Doğum sonrası dönemde anneler, eşleri ve diğer aile üyeleri tarafından desteklenmeli ve yapacağı işler konusunda yardımcı olunmalıdır. Yakınlarının, annenin ruhsal durumunu gözlemeleri ve doğum sonrası hüznü hakkında anneyle konuşmaları önerilir. Hüznün artması, yukarıda sıralanan ek depresif belirtilerin ortaya çıkması ve iki haftadan fazla sürmesi hem anne hem de yakınları için uyarıcı olmalıdır. Böyle bir durumun ortaya çıkması durumunda vakit kaybetmeden bir ruh sağlığı ve hastalıkları hekimine danışılmalıdır.
Annenin belirtilerinin şiddetine göre belirlenecek motivasyonel görüşmeler, bilişsel davranışçı çalışmalar, ilaç tedavisi ve EKT kullanımı gibi tedavi seçenekleri mevcuttur. Hem sıklığının yüksek olması hem ölümcül sonuçlarının olabilmesi açısından anne ruh sağlığında dikkat edilmesi gereken durumların ilk sırasında gelmekte olan doğum sonrası depresyonu için koruyucu ruh sağlığının önemi açıkça görülmektedir. Bu nedenle kadının gebe kalmadan önce ruhsal olarak iyi durumda olması, gebelik süreci ve sonrasında kendisini nelerin beklediği ile ilgili bilgilendirilmesi, süreçle başetme becerilerinin güçlendirilmesi, sosyal desteğin güçlendirilmesi, bedensel sağlığının iyileştirilmesi önem taşımaktadır. Tüm bu süreçte ruh sağlığı çalışanları anne adaylarının yanındadır. YALNIZ DEĞİLSİNİZ…