|
Alkol Bağımlılığı |
Yanıt Yaz ![]() |
Yazar | |
sermin ![]() Üye ![]() Kayıt Tarihi: 06 Ağu 2016 Durum: Aktif Değil Puanlar: 4 |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: 08 Ağu 2016 Saat 15:26 |
Alkol Bağımlılığıİnsanlık tarihi kadar eski olan alkol, tarih boyunca tedavi edici ya da dinsel amaçlarda kullanılmışıtr. Alkol kullanımı çok eski zamanlara kadar dayanmasına karşın alkol bağımlılığının bir hastalık olarak ifade edilmesi yakın zamanda ortaya çıkmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; alkol almak için kuvvetli bir istek olması, alkol alma davranışını kontrol edememe, alkol alınamadığında kişide yoksunluk emarelerinin görülmesi, alkolün bireyde bıraktığı olumlu etkiden kaynaklanan alkole daha fazla ihtiyaç duyma hissi, alkolden zarar görmesine rağmen kişinin alkol kullanımından vazgeçememesi ölçütlerinden en az üçüne son bir yılda sahip olan birey alkol bağımlısı olarak tanımlanmaktadır. 20-35 yaş arası alkol kullanımı yoğun olmakta; alkol bağımlılığı içinse genelleme yapılamamakla birlikte 5-10 sene gibi bir süre düzenli alkol tüketiyor olmak gerekmektedir. Alkol tüketmenin ekonomik olarak verdiği zarardan her statüdeki insan etkilenmektedir ( Kaplan1994, Schuckid 1995). Amerika’da yapılan araştırmalarda alkol tüketimi çeşitli nitelikler bakımdan incelenmiş ve bu araştırmaların sonuçları şöyle ifade edilmiştir; ırk ve etnik kökene göre en hızlı alkol tüketim oranı beyaz ırka aittir (%56), ağır içicilerde ise etnik köken ve ırksal olarak değişiklik görülmemektedir. Cinsiyet olarak bakıldığında erkeklerde dipsomanik içme (%23- %8.5) ile ağır içici olma (%9.4- %2) oranları kadınlara nazaran daha yüksektir. Eğitim durumuna göre bakıldığında eğitim seviyesi arttıkça alkol kullanım oranı da artış göstermektedir. Oranlara bakıldığında üniversite eğitimi alanların %70’i, daha alt seviyede eğitim alanlarınsa %40’ı alkol tüketmektedir. Ülkemizde Alkol tüketimine bakıldığında, alkol kullanım bozukluğu sebebiyle tedavi kurumlarına yapılan başvurularda görülen artış, alkol içmeye başlama yaşındaki düşüş ve tüketilen alkol miktarındaki artış sorunun boyutunun giderek arttığını göstermektedir. Yapılan çalışmalar genetik faktörlerin ekili olduğunu ortaya koymuştur. Tek yumurta ikizleri ve evlat edinilen kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda genetik yakınlık gösterilmiştir. 1. derece yakını Alkol bağımlısı olan kişilerde risk 4 kat daha fazladır. Dikkat eksikliği ile hiperaktivite, davranış bozukluklarından birine yahut ikisine sahip olan çocukta ileride alkole bağlı bozukluk tehlikesinin fazla olduğu; antisosyal kişilik vb. bozuklukların da bireyi alkolle alakalı bozukluklara yatkınlaştırdığı görülmektedir. Sosyal ve kültürel faktörlerin yanı sıra ailedeki bireylerin alkol tüketme alışkanlığı da çocuğun alkol kullanma davranışına etki etmektedir. Alkol bağımlısı akrabaların fazlalığı bireyde de alkole ilişkin sorunların fazla olmasını beraberinde getirmektedir. Akrabalık ilişkileri ve bağımlılık boyutu arasındaki ilişkinin araştırılması halen devam etmektedir. Kimi sosyal alanlar da bireyin alkol tüketimini arttırıcı rol oynamaktadır. Sosyal olarak beklentinin bu yönde olması, ortamda alkol kullanımının normal karşılanması alkol tüketimini arttırmaktadır. Yakın zamanlarda alkol tüketiminin çok fazla olmasının bünyeye zararları hususunda eğitim kurumlarında verilen eğitimler vasıtasıyla alkol tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalar da yapılmaktadır. Alkol bağımlılığı, kronik ilerleyici ve hatta ölümcül bir hastalıktır. Bağımlılıkların genelinde olduğu gibi aşağıdaki özelliklere sahiptir.
Alkol bağımlılığı, başlama, sürdürme, psikopatoloji ve diğer fakörler göz önüne alındığında bazı farklılıklar olduğu görülmüştür. Bu farklılıklardan yola çıkarak alkol bağımlılığı alt tipleri aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır. Tip-A Alkol Bağımlılığı: Bağımlılığın geç yaşlarda başlangıç gösterdiği, çocukluk çağına ait risk faktörü sayısının az olduğu, alkolle ilişkili bozukluk ve görülen psikopatolojinin az olduğu tiptir. Tip- B Alkol Bağımlılığı: Bağımlılık şiddetinin daha yüksek olduğu, çocukluk çağı risk faktörlerinin daha çok olduğu tiptir. Alkol ilişkili bozukluklar erken başladığı gibi daha fazla psikopatoloji vardır. Aile hikayesinde alkol kötüye kullanımı daha sıktır, birden çok madde kullanımına sık rastlanır, sık alkol tedavisi öyküsü ve çok sayıda stres faktörü söz konusudur. Kişinin alkol bağımlılığının olup olmadığı doktorun fiziksel muayenesi ve bazı testlerden sonra elde edilen emareler ve bulgularla ortaya çıkmaktadır. Bu emare ve bulgular; Arkus senilis, kırmızı burun, palmar eritem, parmaklarda sigara yanıkları, KC de ağrısız büyüme, üst abdominal bölge ağrıları, kuvvet ve hislerde azalma, kol ve bacaklarda zayıflama, laboratuvar bulguları GGT’de yükselme, MCV’de düşme, trigliserid, ürik asid ve üre de yükselme (Gelder 1996) olarak sıralanabilir. Vücuda alındığından itibaren alkol, hızlı bir biçimde mide ve ince bağırsakta absorbe edilerek kana karışır. Karaciğerde enzimler yoluyla metabolize olur. Alkolün yalnızca bir miktarı karaciğer tarafından metabolize edildikten sonra,geri kalanı vücutta dolaşmaya devam eder. Bu sebepten, alkolün vücuttaki etkisinin yoğunluğunu tüketilen alkol miktarı belirler. Kan alkol düzeyine göre (%mg) olarak alkolün davranışsal etkileri şunlardır: 50-80 Keyif harekette kusurlar 80-100 Nistagmus (göz bebeklerinde oynama) 100-200 Yürümekte zorluk, duygusal bozukluklar (öfke, ağlama vb) 200-300 Şaşkınlık, konuşma bozukluğu, unutkanlık 300-400 Koma 400-500 Solunum depresyonu > 500 Ölüm *Ögel K. Sigara, Alkol ve Madde Kullanım bozuklukları: Tanı, Tedavi ve Önleme. Yeniden Yayınları. İstanbul, 2010 Alkolün tesirinin en fazla olduğu yerin beyin hücreleri olması nedeniyle etkisi ilk olarak hareketlerde fark edilir. İlk yıkıldığı yer olan karaciğerde de kimi farklılıklara ve lipid düzeyinin yükselmesine neden olmakta, şeker metabolizmasını bozarak pankreas hücrelerine, vitamin ve besin değeri olan yiyeceklerin sindirilmesine mani olmakta; sindirim sistemi hücrelerine, hafıza bozukluğu, uyku düzensizliği, dürtü kontrolsüzlüğü gibi sorunlara neden olup beyin hücrelerine zarar vermektedir. Bünyede meydana gelen bu sorunların bir kısmı alkol tüketimi bırakıldığı takdirde son bulmaktadır. Alkol alımının durdurulması veya azaltılmasından birkaç saat veya gün sonra ortaya klinik olarak çekilme belirtileri çıkar. Yoksunluğun emareleri; terleme, nabız artması, titreme, huzursuzluk, sürekli hareket halinde olma, uykusuzluk, asabiyet, bulantı, kusma, geçici halüsinasyondur. Deliryum Tremens;Alkol çekilme belirtilerinin en ağır olarak görüldüğü durumdur. Alkol kesimini takriben 24 – 48 saat sonra, titreme, denge ve dikkatin bozulması, terleme, iştahta azalma ve çarpıntı ile başlar. Hasta giderek şaşkınlaşır, bilinci bulanıklaşır ve duraksamadan ilgisiz bir biçimde konuşmaya başlar. Bu duruma panik, kızgınlık ve saldırganlık eşlik edebilir. İşitsel, görsel ve duysal varsanılar görür, hisseder, duyar ve sara nöbeti geçirebilir. Acil tıbbi bakım sağlanması gereken bu durumda, hasta uzun süren uykudan sonra kendine gelebileceği gibi kalp yetmezliği, iltihaplanmalar, şok, kaza sonucu ölebilir veya kalıcı beyin hasarı yaşayabilir. *Ögel K. Sigara, Alkol ve Madde Kullanım bozuklukları: Tanı, Tedavi ve Önleme. Yeniden Yayınları. İstanbul, 2010 Alkolden kaynaklı bozukluklar birkaç hastalığı kapsayabilmekte; bireysel olgularda psikososyal, kalıtımsal, hareketsel etmenler diğer faktörlerden daha önemli olabilmektedir. Bu etmenlerin belirlenmesi, hastalık belirtilerinin değerlendirilmesi ile kişiye uygun tedavi seçeneklerinin belirlenerek tedavi planı yapılır. Hasta ve hasta yakınları bu konuda bilgilendirilir. Alkol Alkol bağımlılığının tedavisi profesyonel olarak alınacak yardımla mümkündür. Bu yardımın ilk kısmı alkol kullanımının kesilerek ortaya çıkacak yoksunluk belirtileri için uygun tıbbi yardımların yapılması ve ilaç kullanılmasını kapsar. İkinci kısım rehabilitasyon sürecidir. Bireyin yoksunluktan kurtulmasının akabinde alkol almadan yaşama adapte olabilmesi için bireye gerekli bilgi ve becerileri kazanması amaçlanır. Arınma (detoksifikasyon) süreci ile başlayan tedavi yatarak olabileceği gibi aytaktan takip ile de mümkündür. Tedavi, kişinin sosyal ve iş hayatını olumsuz etkilememesi için hastaneye yatmadan direkt ayaktan sürdürülebilir. Lakin tedavi birçok defa sonuca ulaştırılamamışsa, hastanın hayatını tehlikeye sokacak yoksunluk halleri mevcutsa, hasta içmeyi sürdürdüğü takdirde hayatını zora sokacak tıbbi haller varsa, ruhsal hastalıklar mevcutsa, kullandığı başka kötü maddeler varsa, hastaya destek olacak kimse yoksa hastanın hastaneye yatırılıp tedavi görmesi gerekmektedir. Detoksifikasyon, tedavide ilk basamaktır. Tedaviye uyumun sağlanması, iyileşme motivasyonun korunması ve değişime istekliliğin sürdürülebilir kılınması için Psikoterapi gereklidir. Bireysel ve grup psikoterapileri ile bu süreç desteklenir. Detoksifikasyon, psikoterapi ve ilaç tedavisi alkol bağımlılığı tedavisinde önemli yapı taşlarıdır. |
|
![]() |
Yanıt Yaz ![]() |
|
Tweet
|
Forum Atla | Forum İzinleri ![]() Sen Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Sen Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Sen Kapalı Forumda Cevapları Silme Sen Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Sen Kapalı Forumda Anket Açma Sen Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|