Bana Babanı Anlat!
DİNDAR BİR BABANIN OĞLUYDU. Zeki bir çocuktu. Daha beş yaşında iken babası ona namaz surelerini ezberletmeye başlamıştı. Her sure ezberleyişinde babası mutluluktan uçuyor, oğlunu kucağına alıp seviyor, kendisine böyle akıllı bir çocuk verdiği için Allah’a şükrediyordu. Babasının mutlu olduğunu ve kendisini sevdiğini görünce çocuk da gayrete geliyor, yeni bir sure ezberlemek için büyük çaba gösteriyordu. Gerçi bazen şaşırdığı oluyordu, ama babası tekrar yaptırarak ezberini kuvvetlendiriyordu.
Annesi: “Çocuğu fazla sıkıştırıyorsun, bey” deyince kızıyor:
“Sen karışma hanım, ağaç yaşken eğilir” diyordu.
Bu akıllı çocuk sadece sure ezberlemekle kalmıyor, babasıyla birlikte abdest almasını ve namaz kılmasını da öğreniyordu. “Önce eller yıkanacak. Sonra üç kere ağzımıza su alıp çalkalayacağız. İşte bak böyle. Sonra üç kere buruna su çekip...” diye devam ediyordu baba. O da babasına bakarak aynısını yapıyordu. Suyla oynamayı sevdiği için abdest almak hoşuna gidiyordu.
Sonra babasıyla birlikte namaza duruyor, onun gibi el bağlayıp ezberlediği sureleri okuyordu. Bazen şaşırıp ne okuyacağını unutuyor, ama babası üzülmesin diye söylemiyordu. Uzun süren namazlarda canı sıkılıyor, yine babası üzülmesin diye belli etmiyordu. “Eğer üzülürse beni sevmez,” diye geçiriyordu içinden.
Bir gün çocuk:
“Baba, dedi, neden namaz kılıyoruz?” diye sordu.
“Allah emrettiği için” dedi babası.
“Bazen namaz kılmasak ne olur?”
“Allah’ın emrine karşı gelmiş, günah işlemiş oluruz. Namaz kıldığımız ve iyi bir iş yaptığımız zaman sağ tarafımızdaki melek sevap yazar. Namaz kılmadığımız ve kötü bir iş yaptığımız zaman sol tarafımızdaki melek günah yazar. Öldüğümüz zaman sevaplarımız günahlarımızdan fazla ise Allah cennetine koyar. Günahlarımız fazla ise Allah cehennemine koyar.”
“Cehennem ne demek? Kötü bir yer mi?”
“Evet, oğlum; hem de çok kötü bir yer. İçi ateş doludur. ‘Zebani’ adı verilen cehennem bekçileri vardır. Günahı fazla olanları tutup ateşin içine atarlar.”
Çocuk korkudan titredi. Baba iyi niyetliydi, ama psikoloji bilmediği için cehennemden bahsederek çocuğun küçücük kalbine korkuya dayalı bir Allah inancı ektiğinin farkında değildi. Evet, Cehennem haktı, ama “Buluğa erinceye kadar çocuktan kalem kaldırılmıştır,” diyordu peygamberimiz. “Korkutmayın, müjdeleyin. Zorlaştırmayın, kolaylaştırın,” diyordu. Çocuğa önce cenneti olan Allah’ı anlatmalıydı. Sıkmadan, özendirerek, kolaylaştırarak namaza alıştırmalıydı. Cehennemi ancak anlayacağı yaşa gelince, Allah’ın “Âdil” ismiyle birlikte anlatmalıydı.
Oğlunun korktuğunu fark eden baba:
“Sana cenneti de anlatayım, dedi. “Cennet yemyeşil ağaçlarla, çiçeklerle dolu, içinden ırmaklar akan bir yerdir. Cennette çalışmak yok. Her istediğin şey yanına gelecek.”
“Cennette oyuncak da var mı?” dedi çocuk.
“Var” dedi baba.
“Bisiklet?”
“Bisiklet, oyuncak, çikolata, aklına ne gelirse.”
“Keşke Allah’ın cehennemi olmasaydı...” dedi çocuk.
“Tövbe!.. dedi baba. Olur mu öyle şey? O zaman Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelenler ve kötülük yapanlar da cennete giderdi.”
ALİ ÇANKIRILI