İlk heyecanı eşim Tuğba’nın “galiba” demesiyle yaşadım, bütün baba adaylarının yaşadığı gibi. Sonra “galiba” nın kesinleşmesi ve özellikle anne adayları için başlayan zorlu ve meşakkatli süreç. Birlikte gidilen doktor kontrolleri, bezelye büyüklüğünde ama kalbi atan bir insan adayı. Eşim Tuğba ile aynı şekilde beslenmeye başlamak( doğrusunu söylemek gelirse benim de işime geldi bu kadar yemek). Yaklaşan hergün, büyüyen tarifi imkansız bir heyecan, sabırsızlık, ardından beklenen günün gelmesi. Uykusuz bir gecenin ardından gidilen hastane, hastanede yapılan hazırlık ve eşimin doğuma girmesinin tam 25 dakika ardından asansörün kapısında hemşirenin kucağında feryat figan ağlayan bir bebek. Hemşirenin “sizin kızınız” demesi birşey ifade etmiyor zira kendileri kızım ile birlikte bebek odasının kapısından içeri süzülüyor. Ama benim aklım eşimde. “ Tuğba nasıl acaba”. O’nu da yukarı getiriyorlar, baygın...1.5 saat sonra narkozun etkisinden çıkıp, eşim ayılınca doğum tamamlanmış oluyor benim için. Çok şükür ikisinin de sağlıkları yerinde, benden mutlusu yok diyeceğim ama kızımın şu anda bir tanesi cennette olan dedeleri, anneannesi, babaannesi ,teyzesi, halası yani herkes en az benim kadar mutlu.
Daha sonra ilk defa emzirebilmesi için Doğa’ yı getiriyorlar ve Tuğba’ nın kollarına bırakıyorlar. Eşimin o andaki Doğa’ya bakışındaki büyü, dokunuşu, koklaması kıskandıracak güzellikte. Zira bana hiç öyle bakmamıştı o ana kadar. Hayranlıkla seyrediyorum ikisini.
Ve kızımı, aylardır beklediğim kızımı kollarıma alma sırası bana geliyor. Kızımı kollarıma alırken hayatımda hiç bu kadar tedirgin olduğumu hatırlamadığımı düşünüyor, çekiniyorum.Ancak Doğa kollarımdayken tahmin ettiğim duygu yoğunluğunu yaşamadığımı hissediyorum, yabancıyız sanki birbirimize. “Böyle olmaması gerek” diye düşünerek suçlu hissediyorum kendimi. Onlara daha yakın olabilmek için ilk gece ben kalıyorum hastanede. Gözüme uyku girmiyor hala. Eşimin ilk gece sütü yeterli olmayınca mama takviyesini yapan hemşirelerle birlikte seyrediyorum, öğreniyorum ben de veriyorum kızıma mamayı. Isınıyoruz birbirimize galiba.
2 gün sonra evimize dönüyoruz. Biz 3 kişilik bir aileyiz artık. Annesi ile ilişkisi çok öncelerde başlayan ve doğumuyla birlikte devam eden kızımla biz de birbirimize alışmaya başlıyoruz. İşten daha erken gelmeye başlıyorum,ayrıyken kokusunu özlüyorum, hep yanında olmak istiyorum. Hergün biraz daha hissediyorum aramızdaki bağın güçlendiğini. Bu sevginin, bu duygunun adını koymaya çalışıyorum, kelimeler yetersiz kalıyor. Ben artık ölümden de korkuyorum. Artık iliklerime kadar hissediyorum “ben bir babayım”.
Geceleri uyanmak, Doğa’yı eşim emzirdikten sonra ihtiyacı olursa biberonla beslemek, eşimin daha fazla uyumasını sağlamak için 2 saatlik uykuyla işe gitmekten hiç gocunmuyorum.
Anne olmanın bebeği 9 ay taşımanın, içinde yaşatmanın, birlikte yaşamanın yanında, her zaman özveri, şevkat,sevgi göstermek olduğunu iyi bilen ben, baba olmanın da bir zaman sonra daha farklı birşey olmadığını anlıyorum. Biz babaların da evlatlarını annelerden daha az sevemeyeceği ve sevmemesi gerçeğini görüyorum. Bu sevgi hergün büyüyor, yüceliyor. Baba olmayı çok seviyorum.
Sevgi ve selamlarımla,
Erkin ÜLTANIR
Düzenleyen erkinu - 19 Nis 2007 Saat 03:03