(çocuğum için) bunu biliyor muydunuz |
Yanıt Yaz | Sayfa <12345 7> |
Yazar | ||||
bertobat
Altın Üye Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010 Konum: ankara Durum: Aktif Değil Puanlar: 2404 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 10:44 | |||
|
||||
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. ! Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!.. DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..! Huzur Veririm Ama Söz vermem!! |
||||
bertobat
Altın Üye Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010 Konum: ankara Durum: Aktif Değil Puanlar: 2404 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 10:45 | |||
|
||||
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. ! Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!.. DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..! Huzur Veririm Ama Söz vermem!! |
||||
bertobat
Altın Üye Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010 Konum: ankara Durum: Aktif Değil Puanlar: 2404 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 15:15 | |||
|
||||
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. ! Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!.. DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..! Huzur Veririm Ama Söz vermem!! |
||||
bertobat
Altın Üye Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010 Konum: ankara Durum: Aktif Değil Puanlar: 2404 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 15:20 | |||
Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmen saldırıya geçmeye karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. KOMUTAN ZEKİCE BİR PLAN YAPAR?Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak ?Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak? der. Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun kehanetini takdir edercesine, ?Kimse kaderi değiştiremez? der. Bunun üzerine ?Haklısın? der komutan, iki tarafı da ?tura- olan parayı göstererek…!! Hepimiz hikayede yazdığı gibi zor durumlarla karşı karşıya kalmışızdır.Çoğu zaman karar vermek ve harekete geçmek için bazı yönlendirilmelere ihtiyaç duymuş ve sanki içimizde bizi biz yapan ve harekete geçmemize yardımcı olacak o gücü hissetmekte zorlanmışızdır. Burada asıl önemli olan o gücü ne zaman ve hangi koşullarda hissettiğimizdir aslında.Şöyle bir gözlerinizi kapayın.Hayatınızda gerçekten bir işi başardığınız aklınızda yer etmiş geçmişinizdeki o günleri hatırlayın.Örneğin okul yıllarınızda çok büyük bir kalabalığın karşısında yaptığınız konuşmayı hatırlayın.Veya ilk flörtünüze çıkma teklifi yaparken yaşadığınız heyecanı ve her şeye rağmen tüm heyecanınıza ve hata yapma korkunuza rağmen ona çıkma teklifi ettiğiniz günü hatırlayın.Ve her iki örnekte de başarıya ulaştığınız zaman içinizde hissettiğiniz iç huzuru hatırlayın.Ne kadar mutlu olmuştunuz değil mi? Şu bir gerçek ki hayatta elde ettiğimiz başarıların hiçbiri tesadüfler sonucu kazanılmamıştır.Yani burada önemli olan nokta bizim başarılı olmak ve kazanmak için kadercilik oyunu oynamayıp bu kaderi oluşturabilmemiz için bir ön hazırlık yapmamız, çabalamamız, başarma içgüdüsüyle harekete geçmemizdir. Özgüveni gelişmemiş bireyler kendilerine bir görev verildiğinde, ya da karşılarına başarmaları gereken bir durum çıktığında, bu durumdan kaçmaya çalışabilirler hatta mümkünse bu işleri başka arkadaşlarına, dostlarına yaptırmaya gayret ederler. Mahcubiyet duygusunu yaşamamak için bu çeşit riskli durumlardan sürekli uzak dururlar. Peki böyle bir durumdan kurtulunması için ne yapılması gerekir? Esasında özgüven konusundan bahsederken özgüvenin tanımını yapmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.Özgüven kendimizle ile ilgili olumlu ve pozitif duygular geliştirmemiz sonucunda ortaya çıkan harekete geçme gücü şeklinde düşünülebilir.Ayrıca özgüveni yine iç ve dış özgüven olarak ta ikiye ayırabiliriz. . İç özgüven, kendimizle ilgili hissettiğimiz memnuniyet ve kendimize dair inancımız, dış özgüven ise dışarıya kendimiz hakkında verdiğimiz görüntü ve insanlarla olan iletişimlerimizde farklı duygularımızı ifade edebilme becerimizle ilgilidir. Bizler toplumda yaşayan bireyler olarak hem iç hem de dış özgüveni farkında olarak ya da farkında olmadan çoğu zaman kullanırız.Bunlar arasında da zaten çok iyi bir dengenin kurulmuş olması gerekir. Eğer iç ve dış özgüveni dengeleyemezsek sağlıksız bir iletişim kurmaya başlarız ki bu da bizim ilişkilerimiz olumsuz bir yönde etkiler.Keza bu durum çoğu zaman bizlerin bağımsız birer fert olmasını engellediği gibi bizlerin sadece yakınımızdaki topluluğun bizi iteklemesiyle harekete geçirmesi ya da toplumla çatışma topluluğa ters düşme şeklinde olumsuz sonuçları görülebilir. Özgüven konusuyla, hayattaki başarılarımızın doğru orantılı olarak birbirini tamamladığı göz önünden kaçırılmaması gereken bir nokta.Bizler başarılı olduğumuz, üzerinde defalarca alıştırma yaptığımız bir konuda daha az hata yapma olasılığına sahibiz.Sizlere hata yapmayacağımızı söylemiyorum ama gerçekten böyle bir durumda heyecanımızı daha iyi kontrol ettiğimiz için daha başarılı oluruz.Çünkü biz önceki yaşantılarımızla, birer deneyim kazanmış ve artık tecrübe sahibi olmuşuzdur. Dolayısıyla herhangi bir konuda ne kadar çok çalışırsak ve başarılı olursak özgüvenimizde o oranda artmakta diyebiliriz Bunu biraz açarsak hepimiz zaman zaman ?Ah ben ne beceriksizim?, ?benden adam olmaz?, ?zaten şu işi başarsaydım alim olurdum? vb. bir sürü olumsuz yükleme yapmışızdır kendimize.Esasında bu yüklemelerimiz bizlerin gelecekte ki hayatında gerçekten pahalıya mal olmakta.Bizleri pasif , çekinden, özgüveni olmayan, arka planda kalmayı tercih eden bireyler haline getiriyor.Her şeyden korkar oluyoruz ve içimizde bulunan girişimcilik ruhunu yok ediyoruz. Bütün bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz ?yıkıcı? düşünce yapılarımızı yenmek için bazı ?onarıcı? teknikler de var: Güçlü yönlerimizi belirlemek ve onların üstünde daha çok durmak: Denediğimiz her yeni şey için kendinize şans tanımalıyız. Önemli olan elde edilen sonuç değil, bu yolda harcanan çabalardır. Bu yüzden kendimizi takdir etmeyi bilmeliyiz. Risk almak: Her yeni deneyime yeni bir öğrenme fırsatı olarak bakabilmek.Asıl olan kazanmak yahut kaybetmek değil! Ancak bu şekilde yeni fırsatlarla karşılaşabiliriz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edebiliriz. Aksi taktirde, her fırsat açılmamış bir kutu olarak içimizde kalacak; dolayısıyla doğrudan başarısızlıkla sonuçlanıp, kişisel gelişimimizi engelleyecektir. İç konuşma yapmak: İç konuşma yaparak olumsuz varsayımlarımızla başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, ?dur bakalım, o kadar da değil? diyerek daha olumlu varsayımlar üretmeliyiz. Örneğin, herhangi bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda , herşeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi şekilde yapmaya çalışmak olduğunu kendimize hatırlamak harika bir fikirdir. Kişisel değerlendirme yapmak: Kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek… İçsel olarak kendimiz kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve kişisel gücümüzü başkalarının ellerine teslim etmemizi engelleyecektir. Kendini sevmek: İnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem de fiziksel olarak kendilerini güvende hissederler ve kendileriyle barışık yaşarlar. Kendini tanımak: Kendilerini tanıyan insanlar kendi güçlü ve güçsüz yönlerini iyi bilirler. Bir topluluğa girdiklerinde kendilerini ifade ederken kendi potansiyellerinin farkında olarak harekete geçerler. Hedef Koymak: Tabi burada kastedilen hedef açık venet koyduğumuz hedefler.Elbetteki çok büyük genel hedeflerimiz olabilir.Ama bunlara ulaşmamız için mutlaka planlı ve daha gerçek hedeflerimizde olmalı. Pozitif Düşünmek: Pozitif düşünce özgüveni harekete geçirmeye zorlayan belki de en önemli etkenlerden biri. Olumsuz bir düşünceyle herhangi bir başarı elde etmek çok güç. Bu bizi ancak karamsarlığa götürür. O yüzden kendimizi pozitif düşünmeye alıştırmamız ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz bize hayatımızda çok şeyler kazandıracak. İyi bir iletişim: Sağlıklı bir iletişim yeteneğimiz olması bizlerin çevremizde sevilen saygı duyulan güvenilen insanlar olmamızı sağlar.Çevremizde olumlu bir imaja sahip olduğumuzda kendimize güvenimiz artacaktır. İyi bir ifade yeteneği: Toplum içinde konuşmak için bol bol okumamız konuşma tekrarları yapmamız ve hatta zaman zaman iyi birer hatip olabilmek için evde çalışmamız ve sonucunda da konuşma yeteneğimizi artırmamız bize topluluk içinde daha çok söz söyleme imkanı tanıyabilir.Bu da bizi yine özgüven konusunda olumlu destekleyebilir. Duyguları kontrol etme : Duyguları ile başa çıkabilen çocuklar duygularının esiri olmazlar. Beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. Mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı dönemlerini kısa sürede atlatabilirler. Anlaşmazlık olduğunda kendilerini iyi savunurlar. Kıskançlık, öfke gibi doğal olan duyguları yaşadıklarında suçluluğa kapılmazlar. İlişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar. Kimseye körü körüne kapılmazlar. Anne babalar çocuğu özgüvenli yetiştirmek için neler yapabilir ? Sonuç olarak ; Özgüven için başınızı kaldırıp biraz dik durmanız ve geleceğe güvenle pozitif bir şekilde bakmanız hayatınıza yeni bir ufuk kazandıracaktır. |
||||
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. ! Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!.. DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..! Huzur Veririm Ama Söz vermem!! |
||||
bertobat
Altın Üye Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010 Konum: ankara Durum: Aktif Değil Puanlar: 2404 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 15:23 | |||
Hayatın olumsuzlukları karşısında savunmasız kalmak stres yükünü artırıyor. Stres ise yaşam kalitesini günden güne düşürüyor. Dr. Michael Fisch’in, hayatın olumsuzluklarına karşı geliştirdiği ilkeler stresle başa çıkmak isteyenlerin imdadına yetişiyor. İşte can simidi işlevi gören o ilkeler… Çalışma hayatının ve yaşamın gereklerinin neden olduğu stresten hepimiz etkileniyoruz. Ancak stresin oluşumunda çevre kadar kişinin algılama ve düşünme biçiminin de büyük bir etkisi var. Bu sebeple kişinin stres karşısında kendi bilişsel yapısını daha iyi anlayarak, stres düzeyini denetlemesi ve kendi yaşam kalitesini yükseltmesi de mümkün.
Texas Üniversitesi MD Anderson Kanser Araştırma Merkezi uzmanlarından Dr. Michael Fisch’in, doktor olarak kendi ve meslakdaşlarının ve hastalarının hayatları üzerindeki gözlemlerine dayalı olarak belirlediği ilkeler can simidi gibi hayatın içinde boğulmayı engelliyor. Dr. Fisch’in 10 ilkeden oluşan reçetesi, yalnız kanserle mücadele eden hastalar ve stres altında çalışan doktorlar için değil, hayatın olumsuzları karşısında daha güçlü olmak isteyen herkes için. Işte Dr. Michael Fisch’in stres ve hayatın olumsuzlukları ile başa çıkma reçetesi: 1. Kendi özgürlük alanınızda seçebilme özgürlüğüne sahip olmaya çalışın: Dr. Fisch’e göre nasıl giyineceğinizden tutun, nasıl çalışıp nasıl yaşayacağınızın başkaları tarafından söylenmesi kişiyi olumsuz etkiliyor. Bu nedenle hayatın olabilen her alanında seçebilme özgürlüğünüzü kullanın. 2. Kendi yeteneklerinizi kullanın: Sevdiğiniz işi yapın. Ya da sevdiğiniz şekilde yapmaya çalışın. Bu şekilde hayattaki en büyük stres kaynaklarından birini doğrudan saf dışı bırakmış oluyorsunuz. Sevdiği işi yapmak kişiye mutluluk ve gurur veriyor. 3. Hayatın her alanında güzel ilişkiler kurun: Gerek iş gerekse özel hayatınızda kuracağınız güzel ilişkiler neticesinde insanlarla aranızda yaşanacak her türlü gerginlik engellenmiş ve bu sayede stres yaşamanıza neden olacak tartışmalara da girmemiş oluyorsunuz. 4. Anlık ihtiyaçlarınızın farkındalığını arttırın: Bu ilke, sürekli farklı ihtiyaçların karşılanmaya çalışıldığı hayatta, o anda asıl neyin önemli olduğunu belirlemek anlamına geliyor. Robot gibi yaşanmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Fisch, karnınız aç olduğunda ilk yapmanız gereken şeyin onu doyurmak olduğunu söylüyor. 5. Hayatta sahip olduklarınıza minnettar olun: İşlerin kötüye gittiği bir anda sadece yürüyebildiğiniz veya nefes alabildiğiniz için minnettar olmak sizi olumsuz duygular ve stresten uzaklaştırıp olaylara daha pozitif bakmanızı sağlıyor. 6. Korkularınızdan korkmayın: Hayatta yapmak isteyipte çeşitli korkularınız yüzünden sürekli ertelediğiniz ya da yarım bıraktığınız şeylerin sizi üzmesine izin vermeyin. Dr. Fisch, korkularla başa çıkmak için biraz daha cesaretin yeterli olduğu görüşünde. 7. Değişimin sürekliliğini kabul edin: Evrende her konuda sürekli varolan değişim, evrenle eşzamanlı olarak yaşanmadığında kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Bunun en basit örneğiyse yaşlandığımızın farkına varıp, kabul etmek. 8. İçinde şefkat ve iyi niyet barındıran bir kafa yapısına sahip olun: İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen en önemli unsurlardan biri bu. Dr. Fisch, iyi niyetle yaklaştığınızda olayların veya karşınızdaki insanların da size karşı iyi niyetli olacağını belirtiyor. Bu nedenle iyi niyet ve şefkat büyük önem taşıyor. 9. Kendinizi güvende hissedin, emniyete alın: Kişiye özel olarak kendinizi güvende nasıl hissedecekseniz o şekilde davranın. Bu durum bazı insanlar için maneviyatın önem kazanması, bazı insanlar için sıcak aile ortamı ve bazıları içinse refah içinde yaşamak şeklinde olabiliyor. 10. Hayatın neresinde fark yaratabileceğinizi bulun: Benim bir önemim var mı? sorusuna vereceğiniz cevaplar bu maddenin karşılığını veriyor. Büyük ya da küçük olsun bu soruya verdiğiniz yanıtlar hayatta diğer insanlar arasından hangi özellikleriniz nedeniyle farklı olduğunuzu ve neden özel olduğunuzu anlamanız açısından büyük önem taşıyor. Dr. Fisch’in hayatın içinde boğulmayı engelleyen ilkelerinin önem ve sıralaması zamana ve ihtiyaca gore değişiyor. Ancak stres düzeyini düşürme ve yaşam kalitesini yükseltme konusundaki etkileri Dr. Michael Fisch’in kendisinin ve hastalarının hayatından pekçok örnekle kanıtlanmış durumda.
|
||||
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. ! Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!.. DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..! Huzur Veririm Ama Söz vermem!! |
||||
bertobat
Altın Üye Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010 Konum: ankara Durum: Aktif Değil Puanlar: 2404 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 15:32 | |||
Her çocuk özeldir. Ama bazıları bebekliklerinden itibaren davranışlarıyla herkesi şaşırtır. Yaşıtlarından farklı olduğunun sinyallerini verir. Bu durumda pek çok ebeveynin aklına ’acaba çocuğum üstün zekalı mı?’ sorusu takılır. İşte bu sorunun doğru cevabını bulmanızı sağlayacak ipuçları… Kimi çocuk, davranışları ya da sözleriyle çevresinde-kileri şaşırtır. Bu durumda birçok anne-babanın aklına ‘Acaba çocuğumuz üstün zekalı mı?’ sorusu takılır. Bunu anlamak için çocuğunuzu iyi gözlemlemelisiniz. Her anne - baba çocuğunu dikkatle inceleyip ondaki farklılıkları yakalamak ister. Bunun temelinde kendi için özel olan çocuğunun herkes için de özel olması arzusu yatar. Ama bu, bazı çocukların diğerlerinden özel olmadığı anlamına gelmez. Bazı çocuklar gerçekten diğerlerinden daha farklı olabiliyor. Bazılarını da biz farklı sanıyoruz, çünkü çocukların neler yapabileceğini bilemiyoruz. Bebek dergisi mart sayısında üstün zekalı çocuklarla ilgili kapsamlı bir dosya hazırladı. SİNYALLERİ TAKİP EDİN! BELİRTİLER TEST ÜÇ YAŞINDAN İTİBAREN YAPILABİLİR ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUĞU NASIL TANIRSINIZ? SOSYAL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ZİHİNSEL ÖZELLİKLER
|
||||
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. ! Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!.. DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..! Huzur Veririm Ama Söz vermem!! |
||||
*sincap*
Katılımcı Üye Kayıt Tarihi: 21 Mar 2010 Durum: Aktif Değil Puanlar: 246 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 18:12 | |||
eline sağlık canım
Anladım ki sende benim kafadansın
bende neredeyse bu konuların hepsini ezberledim ...
bence ilgilenen Anneler zaten bu konuları buluyor fakat senin her konuyu bir araya toplaman bizim için kolaylık oluyor..
tekrar teşekkürler..
paylaşımların devamını bekliyorum..
|
||||
*sincap*
Katılımcı Üye Kayıt Tarihi: 21 Mar 2010 Durum: Aktif Değil Puanlar: 246 |
Gönderim Zamanı: 28 Mar 2010 Saat 18:14 | |||
ben dinen ve ve okuduğum kadarıyla
3 yaşına kadar aynı odada olmasının bir sakıncası yok diye biliyorum..
|
||||
Yanıt Yaz | Sayfa <12345 7> |
Tweet
|
Forum Atla | Forum İzinleri Sen Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Sen Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Sen Kapalı Forumda Cevapları Silme Sen Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Sen Kapalı Forumda Anket Açma Sen Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|