Kendimizi ne kadar değerli kılıyoruz, ne kadar pahalıyız kendimize. Hiçbir kuyumcudan alamamışken ederimizi, ne kadar istekliyiz üstümüzdeki etiketlere rakam eklemeye!
Ölümlüyüz eni konu, bu burnu büyüklüğümüz niye? Kime hava atıyoruz, kimden üstün tutuyoruz kendimizi?
Sevmeye layık bulmadıklarımız tarafından sevildik ya hep; ondandır şişmesi egomuzun. Aklımıza gelmedi tabii, bizi sevmeye layık bulmayanları sevdiğimiz zamanında.
Biz kendimizi hep bir şey sanırız, birisi sanırız. Ayna yansıtır görüntümüzü, biz ona kanarız. Yokuz aslında, yoksunuz, yoksuluz!
Bir türlü anlayamayız şu evreni, sistemi, işleyişi. Cebimizdeki parayla adamlık, üstümüzdeki etekle kadınlık alırız. İnsan olmanın erdemine bir türlü eremeyiz.
Aşkı, nefsimizin isteklerine giden bir yol sayarız. Alet ederiz şehvete, tuzak kurarız aşk üstüne. Başkalarıyla eğlenmeyi iş sayarız.
Biz, sevdayla eğitilmedikçe; yüreğimize sağlam bir darbe yemedikçe, sevginin hasretini çekmedikçe, acımadıkça uslanamayız.
Hamurumuz bozuksa, kaç kurşun yese yürek akıllanmaz elbette. Kalp sesini duymaya gönüllüysek ders alırız.
Dünyanın sonu geliyor diye bağırırız. Kendi ellerimizle buraya ulaştığımızı anlamayız. Suçlu bulmak da kolay, aramak da; zaten arıyorsan bulursun. Biz hiç dönüp kendimize bakmayız.
Yalan söyleriz, aldatırız, ihanet ederiz, savururuz, harcarız, kırarız, üstüne basıp geçeriz, dönüp arkamıza bakmayız. İki köpek sevdiğimizde hayvan sever, bencilliğimize bakmadan hümanist, ekmeğimizi paylaşmadan solcu, yaşadığımız yeri kirleterek milliyetçi, aynı anda kaç kişiyi severek aşık oluruz. Biz, işimize nasıl gelirse öyle oluruz ama bana kalırsa biraz zor adam oluruz…
Candan Ünal