Anne Olunca Anladım
Sitesini Değerli Okurları,
Fizyoterapist Sedef Tezer'den merhaba!
Öncelikle hikayemi sizinle paylaşmak
istiyorum. Babam çocuk doktoruydu. Bu nedenle çocukluğumdan beri çocuklar günlük yaşantımın ayrılmaz
bir parçası oldu. Çocukların gelişim dönemlerinde karşılaştıkları problemleri, sağlıklı gelişenlerle
arasındaki farkları ve uzun dönemde bu farklılıkların çocukların kapasitelerine nasıl etki ettiğini
babamdan öğrendim. Lise çağımda, özellikle yaz aylarında, babamın çalışmalarını yakından izleyebilme
ve değerlendirmelerini gözlemleme olanağım oldu. Babamın, özellikle sağlıklı çocuk gelişimi
takiplerinde annelere önerileri hala kulaklarımda çınlar ve bugün geldiğim noktada aynı cümleleri
kullandığım zaman gülümserim.
Çocukların gelişimine farklı bir pencereden bakmamı
sağlayacağını düşündüğüm "Fizyoterapist" olma isteğime, ailem, eğitimin Ankara'da olması
nedeniyle karşı çıksa da, sonunda kabul ederek onayladı. 1978 yında Hacettepe Üniversitesi Fizik
Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünden mezun oldum. Desteğini ve inancını bugünlere de taşıyan eşim
Ufuk ile evlendik ve yeni fizyoterapist olarak çalışmalarıma SSK Balıkesir Hastahanesi'nde Fizik
Tedavi Servisi'nde başladım.
Daha sonra, 1980 yılında tayinim İzmir SSK Yenişehir
Hastanesi'ne çıktı. Burada, 1 yaşında Fulya'mız ile yeni anne olan 2 yıllık bir
fizyoterapistken, ilk deneyimimlerinden birinde 19 yaşındaki bir delikanlının kolunun dirsek
üstünden mi yoksa altından mı kesilmesi kararında, sonraki rehabilitasyon açısından olasılıkları
değerlendirmem isteniyordu. Bilgiler, sinir yaralanmalarında, 2 yıldan sonra geri kazanımların
olmayacağı yönünde olsa da, mimar olamayı planlayan bu delikanlının, sağ kolu için, "yapılması
gerekenler yapıldı mı?" sorusunu kendime sorarak, operasyonu ertelemelerini istedim ve çalışmalarıma
başladım. Bir hafta sonra, delikanlının elinde dolanım düzelmeye, yaralar iyileşmeye başladı ve
ameliyat bir hafta daha ertelendi. Bir ay sonra, artık elini hissedebiliyordu. Dört ay sonra küçük
parmağını oynattığında, hepimiz sevinç çığlıkları atmıştık.
Bir fizyoterapist olarak,
daha sonra mimar olan bu delikanlının hayat kalitesine ve yaşamında amacına ulaşabilmesine olan
katkımı düşündükçe, beni heyete davet eden hekim arkadaşlarıma, önerime katılanlara ve hastanenin
başhekimine buradan teşekkürlerimi sunuyorum.
Aynı yıl bu hastanede bir ilki
gerçekleştirerek 1981 yılında Çocuk Rehabilitasyon Merkezi'ni servis şefi, başhekim ve hasta
yakınlarının desteğiyle kurdum ve buradaki uygulamalarımızla çok sayıda çocuğun ve ailesinin yaşam
kalitesini geliştirdik.
1983 yılında ikinci kızımız Çağla'nın doğumu ile zenginleşen
hayatımız, eşimin işi nedeniyle Suudi Arabistan ve Kuzey Yemen'e kadar uzandı. Buradaki
çalışmalarım gönüllü olarak, çocuklarda yanıklardan sonra yenileme cerrahisini takiben duyusal
bütünleme ile fonksiyonların yeniden kazandırılması ve yetersizliği olan kimsesiz çocukların
fiziksel ve duygusal rehabilitasyonu ile devam etti. (*) Bu yıllardaki beni en çok etkiliyen anım,
kendi adını taşıyan, yetersizliği olan kimsesiz çocukların rehabilitasyonu çalışmalarım sırasında,
Mother Theresa ile tanışmam oldu.
İstanbul'a döndükten sonra, çocukların bireysel
farklılıklarına ve gelişim seviyelerine uygun karşılıklı oyun ve aktivitelerle, eğlenerek
kendilerini geliştirebilmelerini ve bu kazanımlarını sosyal ortamlara taşıyabilmesi hedeflerimi
gerçekleştirebileceğim özel çalışmalarıma başladım ve halen "Yapılması gerekenleri yapıyor muyum?",
"Bunları çocuklarımıza, ailelerine, takip eden hekimlere, öğretmenlerine anlatabiliyor muyum?"
sorularını kendime sorarak artan bir heyecanla çalışmalarıma devam
ediyorum.
Uygulamalarımda kanıta dayalı ve bilimsel alt yapıyı oluşturabilmek için bu
alanda çok etkin olduğunu düşündüğüm, nörogelişimsel yaklaşımlar, duyusal bütünleme, DIR/Floortime;
ilişki kurabilme ve iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik oyun ve aktivitelerle çalışmalarımı
yönlendiren, mesleğimin gelişimi ve yeniliklerini gösteren, sadece yetersizliği olan değil, tipik ve
farklı gelişen çocukların gelişimini etkileyen faktörleri anlatan, yurt içinde ve yurt dışında çok
sayıda bilimsel kurslar, seminer kongre ve çalıştaylara katıldım ve hala devam
ediyorum.
Çocuk merkezli uygulamalarımızın, özellikle otistiktik spektrum, yaygın
gelişimsel gerilik, hiperaktivite, dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü olan çocuklarda, çok iyi
sonuçlar ortaya çıkardığını paylaşmaktan gurur duyuyorum.
Burada bilgilerimi ve
deneyimlerimi sizlerle paylaşabileceğim bir pencereyi sizin desteklerinizle açmak ve "Çocuklarımız
uyusun da büyüsün, oynasın da gelişsin" diyerek geleceğe birlikte bakmak
istiyorum.
Sevgiyle kalın!
* Kullanım olarak "yetersizlik"kelimesini uygun buluyorum. Engelli veya özürlü kelimeleri, anlam açısından hemönyargı içeriyor hem de kavramsal olarakeksik kalıyorlar.