Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
YENİ ÇAĞIN ÇOCUKLARI
NUR EDA KASAP
Uluslararası Öğrenci-Anne & Baba Koçu
Yazı Boyutu:
Öğrendim ki...

Bir çoğunuzun bildiği gibi bu kitap Gülben Ergen Çelik’e ait. Mayıs ayının son günlerinde aldım ve okudum. Aslında kitabı bir iki arkadaşımın koşullandırmalarından kendimi arındırarak okumaya özen gösterdim. “Çerezlik kitap” demişlerdi. Yani hemen okuyup geçebilirsin.

Giriş sayfası, “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…” diye başlıyor. Ve sonra hepimizin birer zerre olduğunu açıklayan ön girişle devam ediyor. Adı ister Kuantum olsun, ister Tasavvuf olsun, ister Bilinçaltı çalışmaları olsun, ister Koçluk Eğitimleri olsun, ister Deeksha  olsun, ister Reiki olsun, ister Evrensel Zeka ile Bütünleşme olsun, ister Hakikati Bulma olsun hepsinde geçen en önemli ayrıntıdır. Hepimiz birin parçalarıyız. Bu eğitimleri almış biri olarak bu ayrıntı ilk anda beni etkiledi.
 
Çok basit ve yalın cümlelerle aslında birçok eğitim aldığına inandığım, hakikat yolunda ilerlediğini gösteren cümleler okudum. Kendi kişisel değişimimde yaşadığım eşsel dönüşümleri o kadar basit ve sadece bunu yaşayan ve gerçekleştirebilen kişilerin anlayacağı ustalıkla yazıldığını fark ettim. Okudukça aslında hepimizin bir şekilde “öz’ ümüze” ulaşmak için farklı farklı yollarda ilerlediğimizi bir kez daha teyit ettim.
 
Kişi kendi duygularını tanımlayabiliyor ve önce bunları kabul edebiliyorsa, işte o anda dönüşüm başlıyor. Ve Gülben Hanım yaşadığı yetersizlikleri de, çaresizlikleri de, korkularını da gayet açık anlatmış. Ki, konumunu düşünecek olursak, her yiğidin harcı değil bu. Belki de algıda seçicilik ancak okuduklarımın alt mesajlarına dikkat kesildim. Dediğim gibi eşsel bir dönüşüm geçirince benzer benzeri tanıyor.
 
Ruhun kirlenmesini anlatmış. Sadece iki sayfacık ama içine neler katmış neler. Aynı çorbanın taneleriyiz, ee okurken yeniden piştim tabii. Hep pişmeye devam ettiğim gibi…
 
Hayatımızdaki her insanın aynamız olduğundan söz etmiş. Ve hayatımıza giren her kişinin görevlerinden. Ben biraz daha detaylandırayım burada. Bizim hayatımızda olan her kişi, bizim gelişmemiz için var. Bize yaşattığı her olumsuz duygu Yüce Yaradan’ın bize mesajı. Gör ve bundan kurtul diyor. Bak hep aynı olayları neden yaşıyorsun düşün diyor. Biz farkına varıncaya kadar da aynılarını yaşamaya devam ediyoruz. Affetmekten söz etmiş. Affetmek, olmazsa olmazı “İnsan-ı Kamil” olma yolunda…
 
Konya’da ilk Tasavvuf eğitimimi aldığım sırada, bir dedenin sorusu beni çok etkilemişti. “Ne öğrenmeye geldin buraya?” Gevelediğimi hatırlıyorum. Eğitimler bittiğinde yanıma geldi. Buldun mu yanıtını dedi. Daha ben konuşmadan, “Pir buraya hazır olmayan kimseyi davet etmez. Yolun başladı hayırla dolsun destur aldın.” dedi. Hem çok sevinmiş, hem de o anda bir kez daha anlamıştım. Yaşadığımız her şey bize birer mesaj. Korunuyor ve kollanıyoruz. Sonra oğluşumun doğumunda işte yine o dedelerden hastane odasında bana dualar gelmişti. O umutsuz anlarımda bana umut olmuştu.
 
Gülben Ergen’de oğullarını dünyaya getirirken yaşadığı olumsuzlukları küfür değil, şükürle dile getirmiş. Tam olarak bu kelimelerle değil belki, dedim ya ben alt mesajlara odaklıydım…
 
Ve kitapta beni benden alan, bayıldığım bir cümleyi paylaşmak istiyorum. “Kendi aşık olacağı adamı doğurur kişi” Kaç kez okuduğumu inanın hatırlamıyorum. Kendi aşık olacağı adam, eee bu benim Kerem’im için dedim. Eminim ki her anne kendi evladı için aynı duyguyu yaşamıştır. Çok ama çok güzel ifade ediyor. İnsanın evladına duyduğu o saf aşk’ı. Çünkü bu aşk, bilinen aşk değil. Anne olunca anlanabilen, anlamlandırılabilen bir aşk bu!
 
Sonra çocuklarıyla yaşadığı sıkıntılardan söz etmiş. Ev ödevleri klasiği mesela. Instagram’da takip ediyorum kendisini. Bazı takipçiler öylesine ağır sözler yazıyor ki. "Beş tane bakıcın vardır o işler sana mı kalır?" gibi. Bazı işler vardır ki, o işler sadece “anne” ye kalır. Doğal anlatıldığı için de tebessüm ettim. Onlarca okulöncesi kurum açmış, bu iş için sürekli okuyan, çalışan bir kadından söz ediyoruz. Açık açık dememiş ama demiş ki, sen evinde kendi çocuğunla ne yaşıyorsan, ben de aynıyım işte. Bu iş sandığınız gibi bakıcılarla falan değil, paşa paşa “anne” ile çözüm buluyor. On yıldır gerek okul öncesi çocuklarla, gerek sınavlara hazırlanan gençlerle çalışan biri olarak bazı sorunların sadece “anne-baba” ile çözüm bulabileceğini çok iyi biliyorum.
 
El-sonuç, bana çerezlik kitap diyen arkadaşlarımdan farklı düşündüğümü sanırım anlatabildim. Gülben Ergen’i ister sevin, ister sevmeyin, fikirlerini yaptıklarını beğenin, beğenmeyin. Ama değişmeyecek bir gerçek var; O da büyük emek harcamış. Emeğe saygı duymak gerek.
 
Kitap yazmak, karşıdan bakıldığı gibi değil. Günlerce, gecelerce, haftalarca uyuyamıyorsunuz. Defalarca yazıp yazıp o kadar yazdıklarınızı tek tuşla silip en başa dönüyorsunuz. Karnınıza ağırlar giriyor. Onlarca hatta çok daha fazla kitap okuyorsunuz. En iyisini ifade etmek, en yalın anlatmak için. Sonra, biri çıkıp “aman bu mu? “diyor yaa. İçiniz acıyor.  “Zaten bunları biliyorduk diyor” bir başkası. Bir kez daha vesile olmuşum diyorsunuz tebessümle. “Kitap yazmak sana mı kaldı diyor” en arkadaş bildiğiniz sözüm ona şaka ile karışık. O anda yine bir mesaj geldi diyorum. İçimde bir hasetlik mi kalmış da bunu duydum. Ya da karşımdaki kişinin içindeki hasetliği göstermeye vesile oldum. Yani diyeceğim o ki, öyle karşıdan bakıldığı gibi değil. Büyük emek var.
 
Emeğine, ellerine sağlık Gülben Hanım. Öğrenmeye devam eden yürekler, öğreneceklerini, öğrenmeleri gerekenleri, hatırlaması gerekenleri, alması gerekenleri alır…


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.