Okulların açılması yaklaşınca ailelerde
okula hazırlık telaşı da başladı. Yakında çocuklarımız disiplinli bir yaşama geçecekler. Peki, bu
yeni dönemde çocukların işi sayılabilecek oyun oynama faaliyeti ne
olacak?
Tüm yaş gruplarında çocuklar okullar açıldıktan sonra oyuna daha
az vakit ayıracaklarını düşünüyorlar. Okul ve okul öncesi çağdaki çocukların oynamadan durması
düşünülemez. Durum böyle iken günümüzde birçok okul öncesi kurumda bile oyun oynama gittikçe önemini
ve değerini yitiriyor, oyun yararsız bir zaman harcama olarak değerlendiriliyor. Daha çok ders,
etkinliğine benzer amaçlar güden faaliyetler ya da projeler ön plana çıkıyor. Bir yuvanın sadece
oyun oynanan ve çocuğun aktif olarak oyununu seçtiği bir yer olarak düşünülmesi tercih edilmiyor.
Okul öncesi yaşlarda çocukların mutlaka ciddi faaliyetlere katılması bekleniyor. Ayrıca belli araç
ve gereç olmadan öğrenilmeyeceği ve de en önemlisi “sosyal faaliyet” adı altında yapılan çeşitli
öğretici etkinliklerinin (bale, folklor vb.) ve uzun gezilerin çocuk gelişimindeki rolü aşırı
vurgulanıyor.
OYUN ÇOCUK İÇİN HAYATİDİR!
Günümüzün gerçekleri
böyle iken, “oyun”un çocuklar için yaşamsal önemi olduğunu hatırlamakta fayda var. Çocuk
severek ve kendi girişimi ile başlattığı oyunundan çok zevk alır ve hayat için çok şey öğrenir.
Yetişkinin rolü çocuğa eşlik etmek ve onu gözlemlemektir. Oyunun içeriği hızı ve süresi çocuk
tarafından belirlenir. Bu şekilde çocuk kendi öğrenme sürecini belirler ve denetim kendisinde olur.
Bu bilgilerin ışığında biz okul öncesi uzmanları, yuvalarda oyun için ayrılan süreye daha çok önem
verelim ve öğretmenleri bu konuda cesaretlendirelim.
Özetle; oyun çocuk için çok
önemlidir ve dünyayı oynayarak keşfeder. Oyunda sayısız yetiler -bilişsel, sosyal, duygusal,
fiziksel- uyarılır ve gelişir. Bu özelliği dolayısı ile “oyun” okul öncesi kurumların temel unsuru
sayılmalıdır. Uluslararası Oyun Derneği Başkanı Jan Van Gils 16. Uluslararası kongrede (2008)
aşağıdaki demeci vermiştir:
OYUN ÇOCUĞUN HAKKIDIR!
“Oyun çocuğu
büyüyünceye kadar sakinleştirmek için kullanılan bir oyalama olarak düşünüldü. Daha sonra da oyunla
öğrenme yöntemleri geliştirildi. Asıl önemli olan oyun sırasında çocuklar hayata hazırlanır ve
yaşamsal beceriler kazanırlar.”
Ayrıca, çocuk hakları bildirgesinde oyun oynama çocuklar
için bir hak olarak tanımlanır. “Her çocuğun sessizlik, boş zaman, oyun, yaşına uygun
dinlenme, sanat ve kültür yaşamına katılma hakkı vardır” denir.
Oyun olmazsa
gelişim fakirleşir ve zayıflar. Bir çocuğun ilk yıllarda günde 15 saat oynadığı gözlemlenmiştir; bu
da bir günün üçte ikisi demektir.
ARAŞTIRMALARA GÖRE...
Oyun
oynama ile ilgili yapılmış birçok araştırmanın sonuçlarına göre:
1-Oyun akademik ve mesleki
becerileri geliştiren ilk basamak ve temeldir.
2-Oyun çocuğun karakter gelişiminde çok önemli
bir rol oynar.
OYUN OYNAMA ÇOCUKTA DOĞUŞTAN MI VARDIR, YOKSA SONRADAN MI
ÖĞRENİLİR?
Oyun oynamayı öğrenmek gerekir. Oyun genetik veya doğuştan gelen bir uğraş
değildir. Daha ziyade bebekler genetik olarak çevrelerine karşı önü alınamaz bir merak taşırlar.
Duyusal uyaranlar bu merakı uyarır. Hareket eden, ses çıkaran, tutulabilen, keskin kokan ve tadı
olan her şeye sınırsız ilgi duyarlar. Bu değişik şeylerle, bir şeyler yapılabildiğini fark ederler.
Merak bu duyuların günlük uyarımı ile aktive olur, büyür ve gelişir. İşte, bu merak
ve ilgiden oyun davranışı gelişir. Bu arada çocuğun gelişmekte olan ben bilinci, yetişkinin oyuna
verdiği onay, kullandığı dil, içinde bulunulan mekan, çocuğun yaşadığı duygular, nesnelerle kurduğu
ilişki, çocuğun düşünce dünyası, algılaması ve oyuncağın özellikleri oyunun nasıl gelişeceğini
belirler. Beden bilinci, oyunun içinde bulunduğu ilişkisel atmosfer alansal, fiziksel ve
matematiksel kavrayışlar gelişir.
OYNAMA BECERİSİ
Günümüzde pek
çok çocuk oyun oynamaya başlayamaz ya da sürdüremez. Pek çok oyuncak ortasında canlarının
sıkıldığını söyleyen çok sayıda çocuk vardır. Çocuk eğitiminde oynama becerisini desteklemek ve
başlatmak çok önemlidir. Peki, bunu yetişkinler nasıl yapabilirler?
En başta
çocuklarla birlikte oynamak çok önemlidir. Oyun; çocuğa direktifler vermeden, yönlendirmeden,
çocuğun başlattığı ve yönettiği şekilde olmalıdır. Daha sonra minik ilaveler yapılabilir. Parmak
oyunları, tekerlemeler gibi... “Oyun” oynanırken hiçbir şekilde öğretme gayreti taşımamalıdır.
Oyunun amacı heyecan, gerilim ve mutluluktur. Sosyal beceri geliştirme ve konsantrasyon
çalışması değildir.
OYUNU GELİŞTİREN KOŞULLAR NELERDİR?
Birçok
çocuğun pek çok oyuncağı vardır; aynı durum okul öncesi kurumları için de geçerlidir. Yuvaların tıka
basa parlak, renkli ve çok değerli oyuncak ve araç gereçle dolu olduğunu görüyoruz. Bu kadar çok
uyaran ve oyuncak tam tersi etki yaratmakta ve genelde oynama isteğini ve konsantrasyonu olumsuz
etkilemektedir. Oyun alanları ve evlerin daha sade döşenmesi oyunu destekler. Oyun
pedagojisinde; “Az çoktur, çok da azdır” diye bir ilkeden bahsedebiliriz. Az oyuncağı olan
çocuk oyuncağın kıymetini çok daha iyi bilir. Tüketim çılgınlığından kurtulmak bu açıdan çok
önemlidir.
OYUNCAK ALIRKEN BUNLARA DİKKAT!
Az oyuncak satın
alınmalı ve alırken bazı temel ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır. Oyuncak alırken aşağıdaki
sorular sorulabilir:
Değişik şekillerde oynanıyor mu?
Başka çocuklarla birlikte de oynanıyor
mu?
Yapısı ve materyali sağlıklı ve uzun ömürlü mü?
Saklanan oyuncak genişletilebiliyor veya
ilaveler yapılabiliyor mu; bir oyun konsepti geliştirilebiliyor mu? Legolar gibi…
Hayal gücünü
geliştiriyor mu?
OYUNCAK YERİNE GÜNLÜK MALZEMELER KULLANILABİLİR
Mİ?
Ne kadar günlük malzeme oyuna katılabilirse, çocuklar o kadar az yeni oyuncak
talebinde ve arayışında olur. Çocukların oyun dağarcıkları ne kadar geniş olursa, öğrenme
potansiyelleri de o kadar geniş olur. İyi bir oyun hiçbir öğrenme programının veremeyeceğini
verir. Motivasyon, kendini adama, öğrenme sevinci ve keyfi, kendilik deneyimi, kendi kendine
konuşma ve düşünme, soyut düşünme ve temsil etme ve genel bilişsel gelişim, duygusal ifade vb. gibi.
Realiteden bir an için kopup, “gerçek” tekrar oluşturulurken duygusal olarak güçlenme ve denetim
duygusu yaşanır. Ayrıca, oyun sosyal gelişimi ve motor becerileri de
geliştirir.
OYUNDAKİ 3 TEMELUNSUR ÇOK ÖNEM KAZANIR:
1-Çocuğun
merakı.
2-Keşif sevinci.
3-Mutluluk deneyimi.
Mutluluk deneyimi beyinde Dopamin
salgılanmasını arttırır, nöron bağlantılarını güçlendirir ve zenginleştirir. Bu bağlantılar
süreklilik, coşku, denemeye hazır olma, çözüme odaklı olma gibi davranış özelliklerini
geliştirirler. Tüm bunlar kişinin ilerideki yaşamındaki tutumunu etkilerler. Bir işe başlamak,
sürdürmek, sorun çözmek… Başka bir deyişle oynamak birçok anlamda beyin gelişimini destekler;
öğrenme yeteneğini geliştirir. Bir anlamda genetik potansiyeli olumlu bir şekilde harekete
geçirir.
Yuvada aktif olarak oynayan çocuk okul olgunluğuna rahatça
ulaşır.
Son olarak Winnicot’un görüşünü eklersek:
Oyun, kendiliğinden bir
davranıştır ama oynama yeteneği güven ve güvenlik gerektirir.
Çocuğun yaratıcılığı, annenin,
çocuğun kendine has realitesini ve oyununu kabul etmesi oranında gelişir.