Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
  YILDIZ ÇAKAR
Uzman Psikolojik Danışman, Pedagog
Yazı Boyutu:
Erken çocukluk çağı karakterimizi ne kadar belirliyor?

Çocukluğunuzu ne kadar anımsıyorsunuz? Mutlu olduğunuz, güven ve korunmuşluk hissettiğiniz, koşulsuz sevildiğiniz, kahkaha attığınız ve uyumadan önce masallar anlatıldığınız anlar oldu mu? Size dünyayı öğreten açıklayan biri var mıydı? Düştüğünüzde kim sizi avutuyordu? Sevdiğiniz yemekler yapılıyor muydu? Cevaplarınız olumluysa Winnicot’a  göre size yeterli annelik yapılmış. Peki, hangi gereksinimleriniz karşılanmadı? Neler hissetmiştiniz? Neleri unuttunuz?

Genellikle çok küçüklüğümüze dair anılar sisler ardında kalmıştır. Tek tük duygulanımlar bazen hatırlanır. Hatıralarımız tam doğru olmasa da, o erken çağdaki duygulanım, duygu düzenlenmesi ve kontrolü bugüne kadar devam ediyor. Ayrıca, genetik ve çevresel etkiler de rol oynuyor. Şimdiki ben, o zamanki çocuk beni temel alıyor. Nöro-biyolog James Grotschein’ in tanımladığı gibi, çocuklukta anne, ya da bakım veren kişi “Varoluşsal koç” rolünü üstleniyor; uyaran, rahatlatan ve düzelten bir rol. Bu rolü üstlenecek kişinin eksikliği ya da genetik bazı durumlarda, kritik dönemde oluşması beklenen nöral bağlantılar gerçekleşemiyor. Yetersiz duygulanım düzenlenmesi ise yetişkin bende psikolojik rahatsızlığa neden oluyor. 

BAĞLANMA TEORİSİ
Gelişim teorisyeni John Bowlby’nin geliştirdiği “Bağlanma Teorisi”nin önemini bu noktada daha iyi anlıyoruz. Bu teoriye göre, anne bebeğin duygu durumunu okur. Acı, üzüntü ve sevincini paylaşır, bebeği ile eş duyum içinde olur. Ağlayınca rahatlatılan bebek, zaman içinde kendini rahatlatmayı öğrenir. Bu durumda sözsüz iletişim ve karşısındakinin duygu durumunu sezgisel olarak anlama, yani empati gelişir. Bağlanma ilişkisi; beyni, limbik sistemi ve stres düzenlemesini uyarır. Annenin duygulanım düzenlemesi esnasında, özellikle sağ beyin fonksiyonları devrededir.

Yineleyecek olursak kendini yatıştırma, derin duygularla baş etme, bir yetişkine bağlanma ve onun tarafından tutulma, strese dayanıklılık ve nihayet güven duygusunun gelişimi anne-çocuk arasında gelişen güvenli bağlanma ile sağlanıyor. Güvenli bağlanma ilerde çocukta “yapabiliyorum” duygusuna, ayrı bir birey olduğunu anlamasına, keşif duygusunun gelişimine ve kendi gücüne inanmasına zemin hazırlar. 

GÜVENSİZ BAĞLANMA İZ BIRAKIR!
Güvensiz bağlanma ve zedeleyici ilişkiler beyinde olumsuz iz bırakır. En son beyin araştırmaları, beynin yapısının esnekliğini ve düzeltici deneyimlerin her çağda gelişimi olanaklı kıldığını gösteriyor.

Çocukluktaki negatif deneyimler her ne kadar beyin yapısını olumsuz değiştirse de, sağlıklı çevre, iyi iletişim ve dostluklar ve gerektiğinde psikoterapi esnek olan beyin yapısını düzeltebiliyor.

Yukarıdaki bilgilerin ışığında genç annelerin ve çok küçük çocuklarla çalışan eğitimcilerin kritik gelişme dönemlerinde bulunan çocuklara gereken duyarlılığı göstermeleri ve destek vermeleri gerektiği anlaşılıyor.

3 YAŞA GELENE KADAR
Güvenli bağlanma 3 yaşa kadar kurulduğu için, yuvaların ve psikolojik danışmanlık merkezlerinin anneler ve bakım verenleri bilgilendiren kaynaklar olarak, daha yuva çağına gelmeden 0-3 yaş arası çocukların gelişimsel özellikleri ve gereksinimlerinin neler olduğu konusunda anneleri aydınlatması gerekir.

Anneler, 0-3 yas arasındaki çocukların gereksinmeleri konusunda kendilerine yol göstermeleri için yuvalara ve danışmanlara fikir sorabilirler.

Siz de, bebeğinizin yuvaya başlamasını beklemeden çevrenizdeki kaynakları sonuna kadar kullanın. Çok kıymetli döneminde bebeğinize gereken bakımı  sağlayın!

Gelecek yazımda küçük  çocukların bağlanma sürecinin yuvalarda nasıl desteklenebileceği konusunu ele alacağım.

 

 

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.