Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
DOĞUMA DOĞRU
Op. Dr.  HAKAN ÇOKER
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Yazı Boyutu:
Doğumda şiddeti konuşma zamanı geldi

Özgecan Aslan’nın vahşi bir saldırı ile öldürülmesi ile kadına şiddet yeniden gündemimize oturdu. Herkeste bıçak kemiğe dayanmış durumda. Şiddet her yerde konuşulurken yine doğum odaları kimsenin aklına gelmiyor. Oysa şiddet ve travma doğumda başlıyor. Doğumda şiddet. Doğumda travma.

Kelimeleri böyle kullandığımız anda çok çarpıcı hatta bir o kadar da ürkütücü. Ama maalesef hayata ilk merhaba dediğimiz andaki şiddet belki de tüm davranışlarımızı etkiliyor. Üstüne bir de çarpık aile ve toplum düzeni ile eğitimdeki karmaşa eklendiğinde, bugünkü toplumsal şiddete eğilimlerin temellerini doğumhanelerde arayabiliyoruz. Yapılan bir çalışmada sevgi eksikliği olarak da tarif edebileceğimiz şiddet eğilimin, travmatik doğumlarla ilişkisi olabileceği gösteriliyor. Gelin doğumdaki şiddet ve travmalara bir göz atalım.

1. Kadına şiddet: Şiddet ve travma denince fiziksel olanlar aklınıza gelsede, doğumda daha çok psikolojik bir travma var. Öncelikle nasıl bir doğum istediği konusundaki otonomi kadının elinden alınmış durumda. Rutin uygulamaların esiri doğumhanelerimiz var ve birçok kadın bunun travmasını yaşıyor. Müdahalelerin rutin uygulamaları doğumun gerçeği gibi gösteriliyor. Bunlara arasında aç kalmak, suni sancılar, epizyotomiler var. Doğumun merkezinde kadın değil, sistem var ve zaten bu bile tek başına doğumlarda travma nedeni olabiliyor. Kadın aktif kararlarda pasivize edilerek kendi kontrolü dışındaki bir doğuma sürükleniyor. Ve bunun sonunda doğum şekli ne olursa olsun doğumdan memnuniyet azalıyor.

2. Bebeğe şiddet: Bebeklerimiz en masum ve korunmasız olanlarımız. Doğum anında her şeyin farklındalar ve her şeyi kaydediyorlar. Sevgiyi ve güveni de,  yanlızlaştırılmayı ve güvensizliği de. Doğduğunda müthiş bir değişim yaşayan bebeğin, doğar doğmaz anne kucağına konularak, hayata ilk adımlarında güveni ve sevgiyi yaşaması gerekiyor. Oysa rutinde bebekleri önce parlak ışıklarla karşılıyoruz sonra kordonu hemen kesiyoruz , ışıklar altında boğazını sondalarla temizliyoruz, ten tene teması kesecek şekilde giydiriyoruz, bir an anneye gösterdikten sonra bakım adı altında bir odada yanlızlaştırıyoruz. Bazen 30 dakika, bazen 2 saat. Bunların hepsinin adı kusura bakmayın ama travmadır. Bebekte, hayatla ile ilgili ilk algının, güvensizlik ve yanlızlık olarak kayıtlarına geçmesine sebep olabilir. Neyse ki hep telafisi vardır ve sevgi dolu bir aile bu travmanın en büyük ilacıdır.

3. Sağlık personeline şiddet: Doktor, ebe, hemşire, personel ve doğum destekçisi herkes. Bu kişilere karşı görünmez bir şiddet var ve halkın çok da gündeminde değil. Kötü çalışma koşulları bir şiddettir. Gereğinden fazla hasta ve gebeye bakmak zorunda bırakılmak bir şiddettir. Sistemin doldurduğu halkın, doğumdaki ters giden her şeyde onları sorumlu tutması şiddettir. Dava edilme korkusu şiddettir. Bu kişilerin karşı karşıya kaldığı fiziksel şiddeti zaten saymıyorum bile. Birçoğunun çalışma güvenliği bile yoktur.  Bu karmaşa ve yoğunluğun ortasında onlardan mükemmel hizmet beklemek bile şiddettir.

Doğum anına bu gözle baktığımızda, bu kadar şiddet ve travma ile sarılmış bir doğum ortamında doğan bebeklerde, bir de bunun tek telafisi sevgi dolu bir aile ortamı bulunamıyorsa, toplumda artan şiddet olaylarını daha kolay anlayabiliyorum.

Gelin hep beraber doğum ortamlarındaki bu şiddete ve travmalara son vermek için çalışalım. Aileler olarak doğumlarımıza hazırlanalım, doğum emekçilerinin sorunlarını görelim. Sağlık çalışanları olarak doğumun merkezine anneleri almak için elimizden geleni yapalım. Ailelerle destek verenler arasındaki güveni yeniden kuralım.

Doğum anının kalitesini değiştirdiğimiz anda,  geleceğimizin de değişeceğini unutmadan doğum ortamlarını şiddetten ve travmadan arındıralım.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.