Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
BİNBİR HALİMİZ
GONCA ŞENSÖZEN
Klinik Psikolog
Yazı Boyutu:
Sperm ve yumurtanın aşkı

Yaklaşık 6 senedir bir tüp bebek merkezinde çalışıyorum. Çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlerin yaşadıkları duygusal sorunlarda onlara yardımcı oluyorum ve yürüdükleri engebeli yolu kolaylaştırmaya çalışıyorum, içinde yer aldığım doktor, hemşire ve laboratuvar ekibi ile birlikte.

 

Orada çalışmaya başladığım ilk hafta bir oryantasyon programına tabi tutulmuştum tedavinin teknik kısmını daha iyi anlayabilmek için. Kadından yumurta ve erkekten sperm alındıktan sonra laboratuvar ortamında döllenmeleri sağlanıyordu. İşte, tam bu aşamayı izleme fırsatım oldu, bilgisayarda büyütülmüş görüntülerle. Yumurta orada duruyordu, kıpırtısızca. Sonra sağlam sperm hücrelerinden biri yakalanıp, yumurtayı çevreleyen zardan içeri girmesi ve böylece döllenmenin başlaması sağlanıyordu. Embriyoloğumuz bana çok önemli bir şey söylemişti o gün: “Biz burada sadece doğayı taklit ediyoruz”. Normal şartlarda bir erkek ve bir kadın cinsel birleşme yaşadığında, spermin yumurtaya nasıl ulaştığını ve yumurtanın zarını geçip, içeriye nasıl girdiğini görme şansımız olmuyor ama benim o gün böyle bir şansım olmuştu. Yumurtanın sakinliğine, kavrayıcılığına va sağlamlığına şaşmış, spermin hareketliliğine, enerjisine bakakalmıştım.

 

YUMURTA, SEÇİCİ BİR KARAR MERCİ...
Normal şartlarda bir sürü sperm bir yumurtaya koşuyor ama sadece bir tanesi içeri girmeyi başarıyor. Yani yumurta orada pasif ve hareketsiz durmuyor aslında; tam tersine “seçici” bir karar merci. Yeterince “güçlü” ve “kararlı” bulduğu spermi içeri alıyor belli ki. Kadın-erkek ilişkisinin hücresel düzeydeki versiyonu idi gözümün önünde, bilgisayar ekranında seyreden görüntüler. Erkek geldi, enerjisi ve kararlılığı ile ve kadın onu kabul etti. Yani arada bir uyum, bir onayalama ve bir alışveriş gerçekleşti. Bu uyumun ve alışverişin sonucunda yumurta spermi kabul etti ve embriyonun oluşmasına izin verdi. Bazen yumurta ve sperm bir araya gelse bile embriyo gelişimi istenen şekilde ilerlemiyor; yani yumurta ve sperm gereken uyumu ve birlikteliği sağlayamamış oluyor. Uyumlu ilişki devam ederse ve sağlıklı bir embriyo oluşursa ve aynı zamanda yumurta ve spermin sahibi kadın ve erkek de bilinç düzeyinde bu embriyo ile ilişkide kalmak isterse, embriyo büyüyor ve 9 ay sonra bir bebek dünyaya geliyor.

 

HEPİMİZ AŞK ÇOCUĞUYUZ!
Arkadaşım, Saime Uçar’ın bir gün ifade ettiği gibi “aslında hepimiz aşk çocuğuyuz”. Hangi şartlarda ana rahmine düşmüş olursak olalım. İster hiç anlaşamayan, ister boşanan bir çiftin çocuğu olalım, ister “kaza” ile dünyaya gelmiş olalım ya da ister oluşum süreci laboratuvar ortamında desteklenmiş olsun, orada yumurta ve spermin uyumu, alışverişi ve birbirinin varlığından çoğalmayı destekleyen bir “sevgi” ilişkisi var.


 

Şimdiki şartlarımız ne olursa olsun ve anne-babamız hakkında ne düşünüyorsak düşünelim, bundan yıllarca önce bizim tohumumuzu oluşturan sperm ve yumurtanın birbirini sevmiş ve onaylamış olduğunu hatırlayalım. Kendimize bir de bu gözle bakalım.

 

 


 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.