Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
YENİ BİLİNÇ
HÜRRİYET KALALI
Yeni Bilinç Yaşam Koçu
Yazı Boyutu:
Kuantum sıçraması (3)

Yeniçağda yaşam:“Tanrısal insan”


Yaşamın büyüsünü içinde hisset,
Sen her şeysin!
Yaşamın nedeni ve anlamısın.
Sen var olduğun için her şey var.
Şimdi,.. hemen şimdi gerçeğe uyanabilirsin.
Kim olduğunu kalbinde biliyorsun.
Sen her şeysin! Tüm var oluşun nedeni ve anlamı.
Şimdi,.. hemen şimdi uyan!
Buna muktedirsin!
Şimdi!
Niyet etmen yeterli!
Uyanmaya niyet et!
Çünkü zamanı geldi.
Uyan ve,
Zamana ışığınla hükmet, onu tasarımlayan sensin,
Birliğe ilerle, onu yaratan sensin,
Işığı ve karanlığı birle, çünkü onun ruhu sensin.

YENİÇAĞDA AİLE:
Paylaşmaktan mutluluk duyan, birbirlerini biricik yolculuklarında sevgiyle ve bilgelikle destekleyen; birbirlerine derin bir gizem ve mahremiyet duygusuyla bakan varlıklar olmak...
Dünyaya yeni bir varlık getirmişlerse, o varlığın büyüme yolculuğuna sevinçle ve bilgelikle rehberlik etmek.

Aile olmak yeniçağda aidiyet duygusu içermiyor. Bireyin bağımsızlığı ve kendi biricik yolculuğunun farkındalığı başköşeye kuruluyor.

Bu durumda ne eşimiz, ne çocuğumuz artık bize ait değil. Ailemiz geleceğimiz için yaptığımız garantili bir yatırım olmaktan sonsuza dek çıkıyor.

Gizemin kıyılarında, sonsuzlukla sınanan bir kurumdur artık o.

Bilinmeyenin örtüsü bir şal gibi atılmıştır üzerine ve bireylerin mahremiyeti en derinlere çıpa atmıştır.

Ve yeniçağda aile, özün bütünselliğine yapılan harika bir yolculuğa dönüşmüştür.

 

YENİÇAĞDA AŞK:
Aşk yeniçağda, öz sevginin genişlemesi ve giderek tüm varlığı içine alması halidir.
Bir insana aşık olduğumuzda aslında bu kendimize duyduğumuz aşkın yansımasıdır sadece. O varlık bize çok özel ve değerli olduğumuzu hissettirir. Ya da aşk karşılıksızdır; çok özel ve değerli olduğumuzu bize kanıtlayacağını umduğumuz varlığın bu özel dikkatini arayıştır.

Aşk, yeniçağda, kendimize duyduğumuz ilahi sevginin genişlemesidir. O yüzden kendine aşık olmayan başka hiçbir şeye aşık olamaz.

Aşk eski çağda, öz sevginin kanıt arayışıydı. Ve aşk yeniçağda, özün, tanrısallığını keşfetmek yoluyla, bilmek yoluyla kendine aşık olmasıdır.

Ve bu aşk, özün, tanrısallığın ifadelerine dönüşecektir. Aşkın en doğal ve kesin ifadesi, varlığı her haliyle sevmek ve olduğu gibi kabul edebilmek, var oluşuna olduğu gibi izin verebilmek gücüdür. Aşk, kendini “izin vermek” olarak ortaya koyar.

YENİÇAĞDA İLİŞKİLER:
İlişkiler eski çağda, güvenli alan arayışıdır. Ve ilişkiler yeniçağda, yeniyi arayıştır. Yeninin bende değil, bizde olduğu bilincinin çiçek açmasıdır.

İlişkiler yeniçağda, güvenli bir evrende yaşadığımız kesin bilişine izin verir. Eğer evrene, dünyaya, insanlığa tamamen güvenirsek  ve kalbimizde olanı tüm açıklığıyla ortaya koyarsak, ilişkiler bize her zaman yeniyi verecektir.

Her an yenidir. Ve ilişkiler bize, o anda evrensel zekanın, kozmik zekanın ulaşabilmesi için uygun bir açıklık yaratır. Cevapların bende değil, bizde olduğu kesin bilişi harika bir şeye neden olur. Dinlemeyi öğrenmeye!

Yeniçağda iletişim, anlatmaya ve anlaşmaya çalışmaktan uzaklaşıyor. Bu durumun, güvenli alan yaratmak için uzlaşmaya ya da diğerinin sınırlarını belirlemeye dönük olduğunu anlıyoruz. Bu sayede sürprizler yaşamayız. Ve yeniçağda bunun yerine, sadece anlamak geçiyor.

Anlamanın yolu öncelikle, insan ve doğanın olduğu haliyle mükemmel bir denge içerdiğini anlamaktan geçiyor. Ve artık tek önemli olan, tüm yargısızlığımla diğerinin bakış açısından dünyayı görmeye istekli olmak.

Hayata güvenmek, dinlemek yoluyla anlamak, yeniçağ ilişkilerinin yaşanma biçimidir. Birey bu sürece aktif olarak nasıl katılır? Ne de olsa dinlemek pasif bir eylem gibi gözükmektedir.

Açık kalplilikle! Sır burada. Gerçekten  ne hissettiğinizi saklamadan paylaşmayı başarmak. Sır burada. Ne hissettiğinizi paylaştığınızda, bu büyüsel bir etki yaratır ve karşı tarafı kendi merkezine iter ve kendi olmaya iter.

Sırların sırrı olduğun gibi görünmeye cesaret etmektir. Kim olduğunu düşünüyorsan ve ne hissediyorsan, tam bir güvenle kendini paylaşmaya cesaret etmektir.

Yeniçağda dinleyerek ve anlayarak yapılan iletişim, daha önce hayal bile etmediğimiz yaratıcı fikirlerin hemen orada olduğunu görmemize yol açıyor.

Ve anlıyoruz ki, sorunlar çözümleriyle birlikte var olurlar. Ve biz sorunlara odaklanmaktan zihnimizi alıp sadece anlamaya, dinlemeye odaklandığımızda çözüm için yaratıcı fikirler oradadır.

Ve sonsuzca fazlası!

YENİÇAĞDA CİNSELLİK:
Eskiçağda cinsellik, öz sevginin bedensel olarak tatmin olma arayışıydı. O yüzden iyi bir cinsellik düalistik bir yargıyla sınırlanıyordu. İyi bir seks, ya sadece dölleyecek kadar şehveti uyandırmak ve mümkün olduğunca şefkatle partnerine mukabele etmekti. Ya da iyi bir seks, partnerinin öz sevgisini kabul etmek ve onun kendini şehvet duygusu içinde kaybetmesini sağlayacak şekilde rehberlik etmekti. Ya biri ya diğeri doğruydu ve bu iki bakış açısı birbirine karşıttı.

Yeniçağda seks bu karşıtlığın ötesine genişliyor. İnsanoğlunun öz sevgisi genişliyor ve kendine duyduğu aşk için kanıt aramaya bir son veriyor.

Yeniçağda seks, insanın kendi özüne duyduğu aşkı bedensel düzeyde genişletmesidir.

Bir başka varlığa dokunmak yoluyla koşulsuz sevgiyi ifade etmesidir.

Yeniçağda seksin en belirgin özelliği, şehvetin ayrılık bilinci yaratan kaba niteliğinin dönüşmesidir. Şehvet hala oradadır, fakat niteliği diğer varlığı bize unutturmamakta, tam tersi diğer varlığa tam olarak duyarlı hale getirmektedir.

Yeniçağda seksin en önemli dinamiği dikkatin artık kendimizde olmayışıdır. Ve biz kendimize bakmayı, yani kendimize tanık olmayı bıraktığımızda, kendimizi en derin düzeyde hissedebildiğimizi görürüz.

Hayatın bir akış olduğunu; tüm hayatın birliğin bilinciyle terennüm ettiğini ve seksin de bunun en derin ve mahrem boyutlarından biri olduğunu anlarız.

Biz yeniçağda, partnerimize duyarlılığımızı genişleterek asıl biz olduğumuzu anlarız.

Asla ayrı olmadığımızı!

Bir olduğumuzu anlarız.
 
YENİ ÇAĞDA KARİYER:

Eskiçağda kariyer, toplumsal alanda bir yere ve değere sahip olduğunu görebilmek için yapılan çalışmaların toplamına verilen addı. Beslendiği kaynak toplumsal aidiyetti. Fakat bunu yaparken amaçlanan, saygı kazanmak değil, özünü gerçekleştirmek tutkusuydu.

Kendine bu uçsuz bucaksız alemde bir yer açabilmek. Unutulmamak, eserleriyle yaşamaya devam etmek motivasyonuydu.

Yeniçağda kariyeri, birey ve bütün ilişkisini bilinçlendirme yolları olarak anlıyoruz.

Birey mikro kozmostur ve makro kozmosta olan her şeyi potansiyel olarak içerir.

Bireyin işi, özünün bütünselliğini şuurlandırmak ve ona bu boyut içinde bir anlam vermektir.

İşte kariyer, bireyin bütün hakkındaki yorumuna evrenin verdiği cevapların toplamına verdiğimiz bir isim sadece.

Bu cevaplar her zaman birebir olarak verilir. Bütün, bireyin bütün hakkındaki yorumuna tamamen katılır.

Birey anlamalıdır ki, bütünsel var oluş, bireyin bilincinde devinmekte.

Böylelikle yeniçağda kariyer, bireyin bütünsel varoluş hakkındaki yorumunu hakikate dönüştürme sürecidir.

YENİÇAĞDA PARA:
Para eski çağda, bir takas aracıdır. Ve ihtiyaçlarımızı giderebilmek için ondan daha fazlasını elde etmeye çalışırız. Eski çağda para, ne hikmetse hiç kimse için yeterli olmamaktadır.(Çok küçük bir azınlığın dışında.)

Para, toplumsal bilincin ortak değer ölçüsü olduğundan, onun üzerinde bol miktarda güç ve kontrol enerjisi var olageldi. Çünkü toplubilinç, bugün hala parası çok olanın daha fazla konforlu olduğuna ve güvenli olduğuna dair bir yanılsamayı paylaşmakta.

Bu yüzden para, gerçek ihtiyaçlarımızı karşılamak için değil, daha çok güç ve kontrol kaygısıyla isteniyor.

Eğer çok param olursa, kendi güvenli alanımı yaratacak şekilde dünyanın geri kalanından kendimi yalıtabilirim.

Yeniçağda para ile olan ilişki, emisyon hacminde dolaşan total bir paradan daha fazla koparmaya çalışmaktan çok ötelere gidiyor.

Yeniçağda para, güç ve kontrol enerjisinden özgürleşiyor. Bireyde, güvenli bir evrende, güven dolu bir gezegende yaşadığı ve kaderinin tamamen sorumlusu olduğu bilinci çiçek açtıkça, ihtiyacı olan satın alma gücünün tam da ihtiyacı olduğu kadar kendiliğinden yaratıldığını anlıyor.

Aslında diyebilirim ki, tam şu anda ve bütün insanlık için bu zaten böyle.

İnsanoğlu ihtiyaç zannettiği şeylerin çoğunu sadece ayrılık bilincinin verdiği derin acıdan dolayı sanal olarak üretiyor.

İnsanoğlunun var olmak ve mutlu olmak için ihtiyaç duyduğu enerji aşırı derecede mütevazıdır.

Doğa bolluk içindedir. Paraya ihtiyaç duyduğumuz alanlara bir göz atalım. Lüks bir semtte oturmak, marka tüketmek, işimizde üst düzey konumlara gelmeyi istemek, çocuğumuzun en kaliteli ve paralı okullarda okumasını istemek. Hep bu düzene dikiş tutturmaktan ve kazanan küçük bir elit grubun içine girmeye çalışmaktan kaynaklanıyor.

Yeniçağda ekonomik düzen, bilincin bütünle olan ilişkisinde ortaya çıkıyor. Ve para sadece bu ilişkinin yan ürünlerinden biri.

Yeniçağda birey bilir ki, evreni algılayış biçimi paradır. Ve ekonomi bir psikolojik algı biçimidir.

Ve yeniçağda birey, para arzının ve üretim kaynaklarının kontrolüne dayalı bir ekonominin çökeceğini ve bireyin algı evreninde şekillenmiş bir varlık yorumunun yeni ekonominin temellerini atacağını bilir.

Yeniçağda birey, mevcut ekonominin bireyin üzerinde gerçekleştirilen bir algı deformasyonu sayesinde sürdüğünü ve bireyin özgür olduğunu anlamasıyla çökeceğini anlar.

Şu anda dünya bu çöküşün hemen eşiğindedir. Uyanmış birey, yeniçağın ekonomisine geçiş yapacak olan bireydir. Sistemin yıkılmasını beklemesi gerekmez.

Yeni ekonomiye geçiş için kritik soru şu olmalı. Gerçek ihtiyaçlarım nedir? Şu anda beni mutlu edecek olan yaşam biçimi nedir? Yarınki güzel günler umudu, eski ekonominin havucudur. Şimdi gerçek olmayan hiçbir zaman gerçek olmayacaktır. Yarın hep yarında kalacaktır.

Kritik soru budur. Şimdi! Hemen şimdi beni mutlu edecek olan yaşam nedir? Bu tüm geleceği ve geçmişi dönüştüren sorudur.

Bu yeni ekonomiye geçiştir.

İNSANIN MİSYONU
Sevgililer,

Kendi krallığımıza giden yolun ayrımında birarada duruyoruz.
Geçmiş kendini tüketiyor. Gelecek kayboluyor.

Tüm enerji, o tek ana, kendimizi seçecegimiz kutsal zamana odaklanıyor. Son kez ayrılık şarkısı söyleniyor. Vedalar başlıyor. Kalpten kalbe akan kutsamalar ruhun ezgisine karışıyor.

Birliğe giden son ayrılık kavşağı gittikce sessizleşiyor. Kendi gerçeğine yürümenin cesareti, meleki varlıkların okşayıcı dokunuşlarıyla ve ruhun rahiasının cezbedici kokusuyla destekleniyor.

Bilinmeyene atılacak, bilineni bitirecek o son adımla mezuniyet başlıyor. Birbirimizi onurlandırmak ve sevinçle arınmak icin, tek başına yapılacak bu yolculuğa birbirimizi uğurlamaya cesaret edelim.

Kalplerimiz sevgimizle hayat buldu. O hayatı sonsuza taşıyacağız. Nefeslerimiz birbirimizi doğurdu, o nefesle yeni bir evrene can üfleyeceğiz.

Şimdi ve burada, daima…

İnsanların bazıları, Yunus’un, 40 yıl eğri olmayan odun taşımakla erdiğine hükmeder...
 
Aslında Yunus’un elde ettiği farkındalıktır sadece…
Yeniçağın ruhunu yüreğinde hisseden her insanın hissettiğinden fazlası değildi hissettiği…
 
Yunus’u Yunus yapan eline asayı alıp tek başına yollara düşmesidir.
Bu zaman, anlayış ve eylem zamanıdır.
 
İnsanlar çoğu kez, farkındalık ile anlayış ve eylemi karıştırırlar.
Görebildiğim kadarıyla, farkında oluş, bu hayatımızda kazandığımız bir nitelik değil.
Onunla doğduk hepimiz. Birazcık üstündeki tozları silkeledik o kadar...
 
Anlayış ve eylem ise asayı ele almak ve kendi yoluna gitmektir.
Kendi yolunu bulmak ve kendini yaratmaya başlamaktır.
 
Sonsuzluğun parçası ve ta kendisi olmak, sonsuzlukla “birlikte yaratan” olmak demektir.
 
İnsanların bazıları, sonsuzluğun çekimine kapılıp, “her şey kaderde yazılıdır” der.
Bazıları ise, “özgürlük tüm zorluklara meydan okuma ve benliğine sahip çıkma cesaretidir” der.
 
Gerçek tam ortasında bir yerde...
Niyet evreninde şimdiden bizim için biçilmiş bir kader var.
Aslında biz bir niyetin karşılığı ve ta kendisiyiz. Bu manada sadece kaderimizi yaşıyoruz.
 
Ve aynı zamanda beni var kılan ruhun tasarımıyla birleşmeyi seçerek özgür olmaya başlarım.

Çünkü beni var kılan niyet, her daim sonsuza genişleyecek şekildedir ve ucu açıktır.

Ve bu niyet her daim tanrısaldır. Ve gerçek özgürlük duyumu, niyeti harekete geçirmek için yaptığım seçimlerden doğar.

Ve anlarım ki, özgür seçimler niyetin kapsamı içinde değildir. Ve yine anlarım ki, beni var kılan niyetin gerçekleşmesi, özgürlüğümü kazanmama bağlıdır.

Sonsuzun muradı ve benim özgürlüğüm birbirini gerektirir.
 
Ego-zihin, ya da toplumsal benliğimiz ölmek üzere...

Fakat o, bedenimiz ölmediği sürece kendisini hissettirecektir; tüm insanlık ışığa boğuluncaya kadar...

Ego-zihnimizin ölmesi onu hissetmeyeceğimiz anlamına gelmez. Artık davranışlarımızı belirleyemeyeceği anlamına gelir. Ve bizi var kılan niyetin sesini duymaya hazır olduğumuz ve onunla artık birleşebileceğimiz anlamına gelir.
 
Birliğe uyanış zamanındayız. Ve yeni bir bilinci yaratmak için bilinmeze yeni geçitler açıyoruz. Daha önce hiç açılmamış yollar açıyoruz... Birden bütüne...

Açtığımız bu geçitler bizi hem niyet evrenine hem de tüm varoluşa doğrudan bağlıyor, birliyor.
 
Her başlayan bitmek zorundadır. Deneyimin doğası onun döngüsel oluşudur.
Bir grup varlık, sevgiyle ruhu araştırmak, gerçeği araştırmak için, bu boyutta, bu gezegende insanlık adıyla  biraraya geldi... Her varlık gönlünden bir şeyler verdi… Ve gönülden bir şeyler aldı...
 
Şimdi asayı ele almak ve yola çıkmak zamanı...
Şimdi biricik hayatımız için anlayış ve eylem zamanı...

Şimdi insanlığın muradını gerçekleştirmek zamanı
İnsanlığın muradı tanrısal insandır.
 
Şimdi seçim zamanı!

Sevgimle dostlarım…


Yorumlar
erce - (13.01.2012 20:47:07)
merhaba; sayın hürriiyet kalalı gerçekten size saygı ve hürmetlrimi sunar, bu bilinçteki yazılarınızı taktir ederim Acizane dinleri aşmaya çalışmış ve insanlık adına yaşamaya çalışan bir birey olarak sizinle iletişim kurmaya çalışıyorum lutfen bu serzenişimi duyunuz ve iletişim kurunuz. Gerçekten anlayan ve algaılayan birisi olarak tanışma fırsatı veriniz. Saaygı ve içten sevgimle.
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.