Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
YENİ BİLİNÇ
HÜRRİYET KALALI
Yeni Bilinç Yaşam Koçu
Yazı Boyutu:
Seks ama nasıl seks?

Seksüel ihtiyacın sonraki nesillerin yaratılması ve hayatın devamlılığı için doğa tarafından yaratıldığını biliyoruz.

 

Bir arslan, bir kurt ya da bir insan fark etmez, çiftleşme vakti geldiğinde tamamen güdüleri tarafından ele geçirilir. Bu yönelim öyle güçlüdür ki, bu uğurda hayatını rahatlıkla riske edebilir.

Cinsel yönelim, sosyal düzeni tehdit eder. Testosteron seviyesi kritik düzeylere yükseldiğinde, bir erkeği kontrol etmek neredeyse imkansızlaşır. Dişi için de durum çok farklı sayılmaz. Fark sadece dışa vurumun niteliğindedir. Dişi döllenmek yoluyla rahatlayarak dengeye gelmek ister. O yüzden seksüel paylaşım ve döllenme eksikliği kadında huzursuzluk ve dengesizlik olarak kendi gösterecektir. Kadınların iyi bir sevişme sonrası gevşeyip rahatlamaları ve dengelendiklerini sıkça söylemeleri bu yüzdendir. Sadece sekse varmayan sevişme bile kadının enerjisini bir nebze de olsa dengeleyebilmektedir. Erkek içinse boşalma şarttır.

Seksin nesillerin devamlılığı ve hayatın kendini koruması için bir refleks olduğunu görmeliyiz. Erkekler dölleme güdüsüyle kadınlar da doğurma güdüsüyle baskılanmışlardır. Bu baskıya boyun eğmemiz için, doğa, güçlü ve kontrol edilemez bir haz beklentisi yaratır. O kadar güçlüdür ki bu baskı, asla göremeyeceğin riskleri rahatlıkla görürsün!

Doğada insanlık ailesi de dahil, cinsel tatmin koşulları engellenirse, sosyal düzen, kendini yok olmak tehdidi altında bulacaktır. Çünkü bilinç dışı seviyede zaten yok olacağını bilecek ve tepki verecektir.

ARADAKİ FARK!
Doğadaki diğer canlılarla insan arasında bir fark var. Daha doğrusu bu fark evrimsel yolculukta yavaş yavaş oluştu. Bu fark nedir?

İnsan seksi yeni nesilleri üretmekle sınırlamayıp tüm zamanlara yaymak istiyor. Ondan aldığı zevki daha çok ve sık yaşamak istiyor. Öyleyse ilk sorumuz bu olmalı Neden? Neden insan diğer canlılarda olduğu gibi, biyoritmik bir ihtiyaca tepki vermekle yetinmiyor, ki bu baskı, yani biyoritmik baskı insanda da hükmünü sürdürmekte. Neden, bu baskının olmadığı büyük zaman aralıklarında da insan seks yapmayı istemekte ve yapmakta!

Bu sorunun cevabını, insanın evrimsel yolculuğunun kazandığı yeni  yöne bakarak bulabiliriz sanıyorum.

İnsan bu dünyadaki,  kendinin farkında olan ve ölümlü olduğunun da farkında olan tek tür. Her canlının doğmakla ölümü garantilediğinin farkında ve her gün ölümün biraz daha yakınlaştığının da. Ve insan bu yüzden var oluşunun gizemini çözmeye çalışıyor. Neden var olduğunu, var oluşun neden var olduğunu ve bütün olanların ne anlama geldiğini bilmek istiyor. Bir varmış bir yokmuş olan hayatının bir anlamı olsun istiyor. İnsan, uzun zamanlar boyunca dikkatini bu alana verdi.

Elinde olan ise, bu konuyu çözdüğünü iddia eden birkaç insanın kendi öznel deneyimlerini kitlelerle paylaşmasından ibaret. Ve insan, bir cevaba ihtiyaç duyduğu için, bu öznel aktarımların kendisine hitap edenlerinden esinlenerek inanç yapıları kurdu. Ve inanmak rahatlatıcı bir psikolojiye izin verdi ve insanın ölümü kabullenmesi kolaylaştı.

BİLİNCİ HAZLA VE ACIYLA UYUŞTURMAK
Fakat yine de geniş kitleler, bunun sadece plasebo etkisi olduğunun farkındalar. Bu farkındalıkla yüzleşmek istemedikleri için de yeni bir yol buldular. Bilinci sorgulama seviyesinin ötesine düşürmek için onu hazla ve acıyla uyuşturmak. İşte insanlığın hazzı ve acıyı uç noktalarda deneyimlemek istemesinin asıl nedeni budur. Ölümü hatırlamamak, evrensel soruları hatırlamamak için!

Seksin istismar edilmesi ve birbirimizi haz nesnelerine dönüştürmemiz bu temele dayanır. Hazza gömüldüğümüz kısacık anlarda, kendimizi, dünyayı, her şeyi unutmaktayız. Ve meşum kaderimizi de.

O yüzden, seks, öz şehveti ayaklandırmak ve hazda kaybolmak için bir yol olarak kullanıldı. Partnerlerin birbirine zevk verme esasına dayanan bu seks biçimi, bugün dünyada yaygınca kabul görmektedir. O kadar ki, seks psikologları, sağlıklı bir seksi tam da böyle tanımlamakta ve danışanlarına birbirine zevk verme yollarını öğretmektedir.

Nedense, en başarılı metotlar ve tekniklerle; en başarılı uyaranlarla alınan hazlar bile yeterli gelmemekte ve partnerlerin daha fazla uyarılma ve daha fazla fanteziye ihtiyaç duymalarının önüne bir türlü geçilememektedir.

Çünkü öz şehvet, kendi kapalı birimini infilak ettirinceye kadar zevkle doldurmaya teşvik eder. Öz şehvetin amacı, ölümle yüzleşmemek için varlığını parçalamaktır. Bireysel farkındalığı yok etmek en dip amacıdır öz şehvetin. Cevapsız soruların sorulmaya başlaması yerine yok olmayı tercih eder çünkü.

Bu tip bir sekste, partnerler birbirinin mastürbasyon nesnesidirler. Birbirlerine haz vermeyi, aydın, uygar bir insan olmanın gereği sayarlar. Partnerlerin arasında herhangi bir ruhsal etkileşim yoktur. Orgazma sürüklenmek için bilinçli olarak birbirini kullanmak vardır.

ORGAZM HEDEFİ!
Buradaki kritik sözcük orgazmdır. Orgazm anı ne kadar kısa sürerse sürsün, bilincin bu kısa anda zihinsel akışı durur ve iç söyleşisi de durur. Bu birkaç an için, dünyada hiçbir şeyin önemi kalmaz. Vücudun devinmesine ve sonraki haz spazmlarına bağlı olarak bir gevşeme dönemi yaşanır. Bu gevşeme, her şeyin yolunda olduğu ve sağlıklı bir şey yaptıkları izlenimini uyandırır. Bu tip bir seks doğal algılanır ve doktorlar tarafından neredeyse ilaç niyetine önerilir. Belli aralıklarla yapılmalıdır ve sağlıklıdır. Belli aralıklarla yapılmıyorsa yanlış giden bir şey var demektir. Ve orgazm hedefi  mutlaka tutturulmalıdır. Orgazm başarılıyorsa, seks başarılı demektir.


Bu tip bir seksteki problem, partnerlerin birbirini hissetmesinin önemli olmayışıdır. Hatta gerekli olmayışıdır. Hatta sekste empatinin, asıl amacı, yani orgazm amacını zora bile sokabileceğidir. Bu yüzden modern seks, öz şehvetin doyurulması için yapılan empati dışındaki bir empati tipine ilgisizdir.

Seks, partnerlerin ilişkilerindeki empati seviyesinin turnusol kağıdı gibidir. Gündelik hayatınızdaki empati seviyeniz ne ise onu seks sırasında açıkça göreceksiniz. Partnerler çoğunlukla güdülerinin baskısıyla ya da ilişkiye sürdürmek zorunluluğu baskısıyla sekse savrulurlar. Onun için de seks sırasında bilinçli değildirler. Bilinçli olmayı diğerine zevk verebilmek için doğru şeyleri yapmak olarak anlarlar.


Partnerin zevk alırken onu seyretmek, bedenini bir mastürbasyon nesnesi olarak kullanmasına izin vermek, zevkten bilincini kaybettiğini görmek, dış gözlemde kalmak, bir deneyimdir elbette. Libidonun yüksek olduğu ve cinsel bedenimizi daha iyi tanımak istediğimiz zamanlarda, öz şehveti deneyimlemek ve partnerimizle bir dolu seks fantezisini paylaşmak keyiflidir elbette. Fakat çok hızlı bir biçimde fark ederek bu dönemi kapatmazsak ve seksi orta ve ileri yaşlarda böyle anlamaya ve yaşamaya devam edersek, elimizde pimi çekilmiş bir bomba tutuyoruz demektir. Çünkü hızla anlarız ki, gerçek bir ilişkinin antitezi tam da budur. Ve partnerler, gerçekten ilişki kurmanın bir yolunu bulamazlarsa, partner değiştirip tek bildikleri yolu uzatmaya çalışacaklardır.

Birbirine zevk vermek ve verirken dışarıda kalmak, ya da ayrı ayrı diğerinin bedeninden zevk almak temelinde gelişen seksi tümüyle geride bırakmanızı öneriyorum.

İLK KURAL: ZEVK ALMADIĞINIZ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAYIN!
Eşinizin zevk aldığı ama sizin o mutlu olsun diye kabullendiğiniz her fantezi ilişkinizi zehirliyor. Zevk vermek kendi başına zevk almaya yol açmaz. Kendini iyi hissetmekle, zevk almayı karıştırmayalım lütfen. Sevdiğimiz varlığa zevk vermek bizde memnuniyet hissi yaratabilir ya da yeterlilik hissi. Ama bu memnuniyet hissini ve sahte yeterlilik hissini reddetmemiz gerekiyor. Partnerinize kendini iyi hissettirmenizin bedeli, bu alışkıya onu tutsak etmeniz ve bu tutsaklıkla beslemenizdir ki, bu durum en sonunda elinizde patlayacak sahte bir kontroldür.

İKİNCİ KURAL: SEKSİ ORGAZM HEDEFİNDEN ÖZGÜRLEŞTİRİN!
Partnerler, orgazmlarının peşine düşmekten, onu çoğaltmak ve uzatmak gibi hedeflerden özgürleştiğinde, birbirini hissetmek için yeterli enerjiye sahip olacaklardır. Bu önemli bir aşamadır. Çünkü orgazm seksin başarısı kabul edildiğinden, orgazmla sonlanmayan seksin başarısız olduğu düşüncesi bizi ele geçirecektir. Yeni bakış açımız, seksin orgazmla sonuçlanmak zorunda olmadığı ve iyi bir seksin kanıtının bu olmadığıdır.

ÜÇÜNCÜ KURAL: ZAMAN KAYDINDAN KURTULUN!
Ne kadar süre seviştiğinizin bir önemi yoktur. Seksin niteliğini süresi belirlemez. 5 dakika çok doyumlu 5 saat çok doyumsuz olabilir. Önemli olan seksin niteliğidir ki bu da özünde birbirinizi hissetme kapasitesi demektir.

DÖRDÜNCÜ KURAL: DİKKATİNİZİ YÜZDEYÜZ PARTNERİNİZE DÖNDÜRÜN!
Partnerlerin birbirini hissetme kapasitesi arttıkça, orgazm baskısı da azalır. Partnerlerin geliştirecekleri tek yetenek, dikkatlerini partnerlerinin üzerinde sabitlemektir. Onu hissetmenin dışındaki tüm zihinsel etkinliği ve davranışsal etkinliği bırakmaktır.

BEŞİNCİ KURAL: ORGAZMI PENİS ORGAZMI VE KLİTORAL ORGAZM SEVİYESİNDEN ÖZGÜRLEŞTİRİN!
Bu seviyedeki haz spazmları empatiyi yok eder. Öz sevgiyi yüceltir. Seksin çok büyük yüzdesi bu aralığa sıkışmıştır. Ve doğal kabul edilir. Seksin olanakları penis ve klitoral orgazmın çok ötelerine gider.

ALTINCI KURAL: DİKKATİNİZİ KUMANDA EDİN!
Dikkat, alışkanlıkların boyunduruğuna girme eğilimindedir ve penis-klitoral orgazma doğru akar. Sevişirken dikkati bu bölgeden uzak tutmak, bu disiplini geliştirmek kritik önemdedir. Sevişirken dikkatinizi bu iki bölge dışındaki her yere yöneltebilirsiniz; ama bu iki bölge öz şehvete vakumlar ve empatiyi kolayca kaybedersiniz.

YEDİNCİ KURAL: BİRLİKTE YARATTIĞINIZA ODAKLANIN!
Sevişirken tek tek ne yaptığınızın, nasıl davrandığınızın bir önemi yok. Ne yaparsanız yapın sonuç birlikte yaratımdır. Partnerinizi duyarsızlıkla suçlamayı bırakın! Birlikte yaratımınızın sorumluluğunu alın.

SEKİZİNCİ KURAL: GİT GELDEN İBARET OLAN PENİSİN VAGİNA İÇİNDEKİ KLASİK HAREKETİNE SON VERİN!
Erkek sevişmek için erekte olmak zorunda olduğunu sanıyor. Erkek bu dogmadan özgürleşmelidir. Hiç ereksiyon yaşamadan da sevişmeyi öğrenmeli ve ereksiyonun kendi doğallığında gelişmesine izin vermeyi bilmelidir. Bu konuyu, yani erekte olmayı sevişmenin koşulu olmaktan çıkarmalıdır.

Penis-vagina birleşmesi halinde, erkeğin ereksiyonunu sürdüreceği kadar bir uyarılma dışında git gel hareketini durdurun. Amacımız cinsel enerjiyi, yeni bir seviyede işlemektir.


 

DOKUZUNCU KURAL: YÜZ YÜZE OLUN VE BİRBİRİNİZİN GÖZLERİNE BAKIN, RUHUNA BAKIN!
Cinsel enerjinin bu yeni seviyesinde gözler vasıtasıyla aktarılan enerji, paylaşılan enerji birinci önemdedir.

ONUNCU  KURAL: CİNSEL ENERJİYİ “BİRLEŞMEK” İÇİN KULLANIN HAZ ALMAK İÇİN DEĞİL!
Bu birleşmeyi 7 aşamada gerçekleştirin.

KÖK ŞAKRA: Dünya ile ve bedenimizle olan bağlantımızdır.
Kök şakrada sevişirken dikkatinizi oraya verin. Orası cinsel organla anüsün arasındaki bölgedir. Dikkatinizi birbirinizin kök şakrasına verin ve sonrada bir ağacın kökleri gibi birbirinize sarılmış olduğunuzu ve dünyanın derinliklerine kök saldığınızı hayal edin. 5 dakikadan kesinlikle az olmasın. Ve daha fazla bu enerjiyi deneyimlemek isterseniz, üst sınırı siz belirleyin. Diğer tüm şakralar içinde bu prensip geçerlidir.
Mottomuz: BİZ BİRİZ!

SAKRAL (CİNSEL) ŞAKRA: Yaratıcılıkla olan bağlantımızdır.
Her sevişmenin bir yaratı eylemi olduğu bilinciyle sevişmektir.  Bu yaratı, dünyaya yeni bir varlık getirmek olacağı gibi, her niyetimizi de bağlayabileceğimiz bir enerji kaynağıdır. Yaratmak istediğimiz ne ise, onu, şimdiden gerçekleşmiş gibi hissederek sevişin. Ama dikkat edin, yaratı eyleminiz var oluşun en yüksek hayrına olmalı ve kişisel öneminizi beslemek gibi bir amacı olmamalıdır. En yüksek idealinizi, en yüksek versiyonunuzu olmuş gibi hissederek sevişin! Ve dikkatiniz birbirinizin sakralında olsun. Sakral bölge cinsel organların bulunduğu bölgedir.
Motomuz, BİRLİKTE YARATIYORUZ!

BENLİK ŞAKRASI: Kim olduğumuzla bağlantılıdır.
Sevişirken partnerimize sonsuz bir gizem olarak bakmak ve o gizemi hissederek sevişmek. Onunla ilgili tüm olumlu ve olumsuz beklentimizin ötesine geçerek sevişmek. O ve sen gizemin ta kendisisin. Ve sevişme bu iki olağandışı gizemli varlığın buluşması gibi hissedilmeli. Onu hiç tanımıyormuşsun gibi. Çünkü gerçekten öyle! Ve partnerler dikkatlerini, midenin göğüs kafesiyle birleştiği yere odaklanarak bu gizemi duyumsayıp paylaşsınlar.
Motto: SEN HİÇ BİTMEYECEK GİZEMSİN!

KALP ŞAKRASI: Anlayış ve şefkatle bağlantılıdır.
Kalp şakrasıyla sevişmek anlayıştır ve onurlandırmaktır. Şefkatin açığa çıkışıdır. Seviştiğin varlığı her haliyle sevmek burada açığa çıkar. Tüm aydınlığı ve karanlığıyla, bir bütün olarak onu hissetmek, onu anlamak ve ifade etmek, bu şakrada gerçekleşir. O istediğin gibi davranmayabilir ve sen her halinle oradasın ve o da her haliyle orada. Yani kalbinle sevişmek demek, onu her haliyle kabul etmek ve istemek demektir. Şefkatini partnerine yönlendirdiğin seks, kalbinle yaptığın sekstir. Kalp şakrasının yeri göğsünün tam ortasıdır.
Motto: SENİ ANLIYORUM  VE SEVİYORUM!

BOĞAZ ŞAKRASI: İfade ve kararlar ile bağlantılıdır.
Boğaz şakrasıyla yapılan seks kendini ifade edebildiğin sekstir. Kendini seksüel olarak nasıl ifade etmek istiyorsan, çekinmeden, ürkmeden, yanlış anlaşılmaktan korkmadan, tereddütsüz olarak isteklerinin seksi yönlendirmesine izin vermektir. Merak etmeyin temel ilkeye uyumlu kaldığınız sürece, partnerlerin boğaz şakralarını serbest bırakmaları sadece uyumu ve devinimi çoğaltacak ve spontan bir akışı yaratacaktır. Sevişirken kendinizi, özgünlüğünüzü ifade edin. Sevişmeyi bazı kalıplara uygun davranmak olarak anlamayın, kendinizi sınırlamayın! Ayrıca bu, seksin tam ortasında konuşabilme ve o anda ne hissettiğini paylaşabilme özgürlüğüdür de. Bu, anlamanın ve anlaşılmanın kendiliğindenliği yaratır ve ince ayarlar için fırsatlar sunar.
Motto: KENDİMİ İFADE EDİYORUM!

ÜÇÜNCÜ GÖZ: Sezgi ve ilhamla bağlantılıdır.
Üçüncü gözle sevişme, sevişmeyi ilhamın yönlendirmesine izin vermektir. Bir sonraki anda neler olacağını asla merak etmeden, sezgiye ve ilhama kendini açmak ve o akışla beraber akmaktır. Aslında yüksek benliklerimiz üçüncü göz vasıtasıyla bedenlerimizin bilicinde olurlar. Yani üçüncü göze kendimizi açmak, yüksek benliklerimizin farkındalığının bedene akması demektir ki, bunu sevişirken yapmak bir hayli bütünsel enerjinin bedenlerimizde devinmesi anlamına gelecektir. Bu sırada aklımıza bile gelmeyen parlak ilhamlar sevişmeyi desteklerken, aynı zamanda hayatımızın bütününü de ışıklandırırlar. Bırakın bir sonraki ana yüksek benlikleriniz yol açsın. Siz de akışa bırakmanın mutluluğunu yaşayın! Üçüncü göz iki kaşımızın arasındadır.
Motto cümle: AKIŞA BIRAKIYORUM!

TEPE ŞAKRASI: Bütünsel var oluşla bağlantılıdır.
Tepe şakrasında sevişmek, tek varlık olduğumuzun bilincine kendimizi açmaktır. Çünkü tepe şakrasında ayrılık yoktur ve orada benlik bir yanılsamadır. Orada sevişmek, kendinden geçmek ve partnerin olmaktır. O olmaktır.

Nasıl ki kök şakrasında bir ağacın köklerinin birbirine sarılması, dünya anayla bir oluşumuzu simgeliyorsa, tepe şakradaki bir oluşumuz da o ağacın toprağın üzerinde çıkmış gövdesi, dalları yaprakları çiçeklenir ve meyveleri gibidir. Partnerler sevişirken bu ağacın ta kendisi olduklarını, iki olmadıklarını bir olduklarını hissetmeye kendilerini bırakmalıdırlar. Ve dallar ve yapraklar gibi, sonsuza doğru bu bilinçle uzanmaya hazır olmalıdırlar.
Mottomuz: BİZ SONSUZ OLANIZ!

SON SÖZ:
Seks, doğurma ve dölleme güdüsünü aşmalıdır. Seksüel enerji temel yaşam enerjisidir. Onu neye kanalize ettiğimiz hayatımızın belki de en önemli sorusudur.

Onu dünya anayla birleşmeye, yaratıcılığa, gizeme, şefkate, özgürlüğe, ilhama, bütünsel olana yönlendirebiliriz. Ve muazzam sonuçlar alabiliriz. Ya da seks hayatımızı giderek ucuz bir parodiye dönüştürebilir, bir başkasının mastürbasyon nesnesi olmak için seçilmeyi umarak hayatımızı geçirebiliriz.

Seçim sizin!

 


 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.