Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
Ata’nın huzurunda

 

Çok uzun zamandır istediğimiz bir şeydi, Ankara’ya gitmek ailece. Oraya gidip Atatürk’ü ziyaret etmekti, Doğa’yı Atatürk’ün huzuruna çıkarmaktı esas isteğimiz. İş yoğunluğu, zamansızlık gibi etkenler hep alıkoydu bizi bu amacı gerçekleştirmekten…


Ancak bu seferki fırsat güzeldi. 29 Ekim günü eşim Tuğba’nın kuzeni evleniyordu Ankara’da. Hem nikaha gitmek, ertesi gün de Ankara’yı gezmek üzere yaptık planlarımızı ve yola çıktık. İstanbul-Ankara 3 saat olmuş otomobille Bolu Dağı Tüneli açıldıktan sonra. Ankara’ya olan iş seyahatlarimi devamlı olarak uçakla yaptığım için görmemiştim tüneli, çok da güzel olmuş, ellerine sağlık yapanların.


Nikahın ertesi günü 30 Ekim’de otelimizden çıktık ve önce yürüyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ne gidiyoruz. Yıllar önce askerliğimi yaptığım Ankara’nın soğuğu yine  yüzünü yalıyor insanın. Şehir, daha önceki ziyaretlerimde de gördüğüm gibi çok düzenli ve temiz.

Türkiye’nin en düzenli ve en az trafik sorunu olan büyük şehri, Ankara. Yüzlerce insan var Meclis’in bahçesinde Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelmiş, milletvekilleriyle görüşmek için. Belli ki turistik amaçla ziyaret yapan sadece bizleriz. Biraz dolaşıyoruz Meclis’in bahçesinde, “Acaba nereleri görebiliriz” diyerek. Genel kurul salonuna girme şansımız da yok, genel kurul olmadığı için. Aslında bugünkü durumundan dolayı fazla bir beklentimiz de yok, hayal kırıklığıyla ayrılıyoruz Meclis’ten.


ESKİ TBMM…
İstikamet eski TBMM, Ulus’taki. Yolun üzerindeki taksiye biniyoruz. Taksiciye “Bizi eski TBMM’ne götürür müsünüz lütfen?” diyorum. Taksici sırıtıyor ve “Abi yenisinde bir şey bulamadınız galiba?” diyerek aslında orada geçirdiğimiz yarım saatin özetini yapıyor.
Biraz sonra oradayız, ulu önder Atatürk’ün ve arkadaşlarının Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. İçeri giriyoruz, yavaşça, sanki birilerini uyandırmaktan korkarmışcasına… “Keşke uyansalar, uyansalar da düzeltseler tekrar her şeyi” diyorum içimden. Küçücük bir genel kurul salonu, 100 kişi sığmaz. Koltuklar, sıralar her şey ahşap. Antilop derisinden koltuklar yok bu genel kurul odasında. Birkaç tane oda var Kurtuluş Savaşı zamanında  kullanılmış silahların, malzemelerin ve Atatürk’ün özel eşyalarının sergilendiği… Ama en güzeli ve anlamlısı Cumhuriyet’in ilan edildiği ve Meclis’in açıldığı gün göndere çekilen Türk bayrağı. Yıllardır okuduğumuz bilgileri bu görüntülerle harmanladıktan sonra bir kez daha şaşırıyoruz yaratılan mucizeye. Bir kez daha Büyük Atatürk’e ve arkadaşlarına minnetlerimizi en içten şekilde sunuyoruz. Ve sonra ziyaretimizi bitirip esas rotamıza, Anıtkabir’e, Ata’mıza doğru yola çıkıyoruz.


VE ANITKABİR’DEYİZ

Doğa, Tuğba ve ben yürümeye başlıyoruz Anıtkabir’in giriş kapısından yukarı. Doğa adına çok sevinçli ve heyecanlıyım. Yokuşu tırmanırken heyecan artıyor, biraz daha hızlı yürüyorum. Sanki yıllardır görmediğim birisine kavuşacakmışım gibi heyecanlıyım, ama belli etmemeye çalışıyorum. Anıtkabir bütün ihtişamıyla gözlerimizin önünde biraz sonra. Atatürk’e doğru çıkıyoruz merdivenlerden, mozolesinin önünde duruyoruz ailece. Büyük Önder’e aklımızın ve yüreğimizin yettiğince bir şeyler söylüyoruz içimizden. Aziz ruhu önünde saygıyla eğiliyoruz, yaptıklarına teşekkür ederek… Özlüyoruz...

Daha sonra diğer bölümlerini geziyoruz Anıtkabir’in. Bu bölümleri tek tek yazmayacağım burada, zira yazımın amacı bu değil. Ancak o kadar güzel düzenlenmiş ve organize edilmiş ki her şey, inanılmaz. Anlatmakla olmaz, gezmek ve gezdirmek gerek.

ATATÜRK’Ü ANLAMAK VE ANLATMAK
Bu yazının amacı Anıtkabir’i değil ama Atatürk’ü anlatmak. Ülkemizin her koldan saldırıya maruz kaldığı, bölünmek amacıyla üzerine birçok oyunun oynandığı, laiklik karşıtı örümcek kafalıların ülkemizi onlarca yıl geri götürme sevdalarının tavan yaptığı bu zamanda, Atatürk’ü doğru anlamak ve anlatmak için götürmeliyiz çocuklarımızı Anıtkabir’e. Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkeyi nasıl yoktan var ettiklerini göstererek ve anlatarak, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir nesil yetiştirmek hepimizin esas görevi. Öncelikle bizler doğru anlamalıyız ki, doğru anlatabilelim evlatlarımıza bütün bunları. Bu ülke evlatlarımıza kalacak. Çocuklarımızın Türkiye’sinin sağlam temeller, birlik ve beraberlik üzerine oturmasını istiyorsak, ilk harcı atması gerekenler bizleriz. Atatürk ilke ve inkılaplarıdır bu ülkenin harcı. Bunun için koşun Anıtkabir’e, koşun Yüce Atatürk’e.

Ve şu anda 10 Kasım saat 02:40. Büyük önder Atatürk’ün fiziken aramızdan ayrılışının 69. yılı. O’nun ilkeleri, O’nun çizdiği aydınlık yol, bizim yolumuz.

Sevgili Atam, içimizde dinmeyen özlemin, bizlere aşıladığın vatan sevgisi, dünya döndükçe yaşayacak, yaşattırılacak. Senin dediğin gibi; “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak.”

Aziz ruhun önünde, özlemle, saygıyla bir kez daha eğiliyoruz. Nur içinde, huzur içinde uyu.

Saygılarımla...


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.