Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
Oynamaya devam

 

Geçen yazımda Türkiye’de üretilen ya da ithal edilen oyuncakların güvenilirliği, bununla ilgili var olan hatta olmayan kontrol mekanizmasının yetersizliğinden bahsetmiştim. Ve yazının sonlarına doğru da “Çocuklarımız için bir ürün satın almadan önce çokça araştırmamız gerektiğini”  belirtmiştim. Çocuklarımızın bizim yardımlarımıza ne kadar muhtaç olduğunu anlatmaktı bunları yazmaktaki amacım…

Şimdi örnekleriyle çocuklarımıza ne kadar yardımcı olduğumuzu anlatmaya çalışacağım sizlere. Ama öncelikle felaket tellallığı yaparak ebeveynleri paranoyak hale getirenlere teşekkür etmek istiyorum. Zira son 1 ayda karşılaştığım sorular ve ebeveynlerin endişeleri gerçekten üzüntü verici idi. Sayı olarak çok mu bana yansıyan endişeler ve sorulan sorular? Hayır. Ancak haklı olarak endişeleniyor bilinçli olan ya da bilinçli olmak yolunda ilerleyen ebeveynler. Konuya ilgisiz olanları olan bitenden haberi yok zaten.

Bir işi yüzeysel ve sansasyon amacıyla yaparsanız, ne kendinize ne de topluma bir fayda sağlayamazsınız. Kamu yararına bir iş yapıyorsanız da sorumluluklarınızın son derece farkında olmanız gerekir. Hele hele hayatımızda her şeyden önemli olan çocuklar ve çocuklarımızla ilgili bir şeyler yapıyorsanız, sorumluluğun ötesinde bazı duygulara ve değerlere sahip olmanız gerekir. Eğer bazı şeyleri hissedemiyorsanız, bazı değerlere ve en önemlisi bilimsel verilere dayanan bilgilere sahip değilseniz, çocuklarla ilgili bir iş kolunda bulunmanız onların sağlığı ve güvenliğiyle ilgili fikir belirtmeniz abesle iştigalden başka bir şey değildir. İnsanları doğru olarak bilinçlendirmekle, korkutarak bir şeylerin farkına varmalarını sağlamak ayrı şeylerdir. Pekala, insanlara korkutmadan da bazı şeyleri anlatabilir, onları eğitebilirsiniz. Umarım bundan sonra daha araştırmacı olur bu tür haberleri yapanlar ya da bilirkişi olarak danışılarak fikir beyan edenler…


DAĞ FARE DOĞURDU!
Peki, bu kadar haberden sonra ne oldu ülkemizde? Söyleleyim; “Dağ fare doğurdu!” Bakın, Türkiye’nin büyük oyuncak perakendecilerinden birisi bir basın toplantısı düzenliyor ve diyor ki “Piyasadan toplatılan ürünlerden 800 tane kadar satmıştık ancak tüketiciler tarafından geri getirilen, toplatılan oyuncak sayısı 40 civarı.”  İade oranı yüzde 5. Peki, nerede geri kalan yüzde 95?

Şimdi buradan bazı sonuçlara varmaya çalışalım. Bu kadar haber üzerine bile bu kadar az iade oranının nedenleri neler olabilir sizce ve bence? Ben, benceleri sıralayayım. Siz de sizceleri ekleyin bunlara;

1. Ülke insanı olarak kitap, gazete, dergi okumuyoruz, televizyon seyretmiyoruz (Kurtlar Vadisi, sabah kuşağı televizyon kavgaları, magazin programları hariç), internet de kullanmıyoruz.

2.  Çocuklarımızı yeteri kadar düşünmüyoruz. “Adam sende, benim çocuğuma bir şey olmaz” diye düşünüyoruz.

3. Çok üşengeç davranıp “Kim gidecek de iade edecek şimdi bu ürünü” diyerek daha sonra iade etmek üzere oyuncağı çocuğumuzdan uzaklaştırıyoruz.

4. Paramız çok ve haberi duyduğumuz anda oyuncağı çöpe atıyoruz.

Doğrusunu isterseniz 3 ve 4’üncü maddelerde belirttiklerim ihtimal dahilinde olsa bile  hayatın gerçekleri 1 ve 2’nci maddelerde yazılanlar. Biz maalesef yeteri kadar eğilmiyoruz evlatlarımızın üzerine. “Nasıl olsa büyürler” düşüncesindeyiz hala. Bazılarımızın hasbel kader büyüdükleri gerçek. Ancak her çocuk bizim kadar şanslı olmayabilir. Panik yapmadan, kontrollü davranarak aşmak lazım bazı endişeleri, bilgi sahibi olarak…

Çocukların en sevdiği şey oyun, en sevdiği nesne oyuncak. Aç, susuz yapabiliyorlar ancak oyunsuz asla. Dolayısıyla, oynama hakkını onların elinden almaya hiç birimizin hakkı yok. Biz yetişkinlerin onları doğru yönlendirmesi önemli olan. Yardımlarımıza muhtaçlar. İhtiyaçları olan doğru zamanda, doğru oyuncak, doğru oyun. Gerisi onlara kalmış.

Öyleyse oynamaya devam...


SEVGİLİ HÜLYA YILDIIM’A
Ve birkaç satır da sevgili Hülya Yıldırım’a. Tanışmamız tesadüfen, ben “Anne Olunca Anladım” programını seyrettikten sonra oldu. İster küstahça, ister ukalaca deyin, ancak bendeniz mesleğinin ilmini almış çocuk hekimleri ve sağlık personeli hariç çocuklar hakkında yazı yazanları fazla beğenmem, birkaç istisna dışında. Yine televizyon programları yapanları da gördüm; anne olmadan, ancak şöhretini kullanarak ilgi çekmeye çalışan... Birçoğu başarılı olamadı. Taşıma suyla değirmen dönmüyor vesselam.

Bir de ciddi emek verilerek yapılanlar var. İçinde bolca duygu ve sorumluluk olan programlar.

İşte bunlardan birisi olan “Anne Olunca Anladım”, tartışmasız şu anda ülkemizde yayınlanan bu tür programlar içerisinde içerik açısından en güçlü, en detaylı, en bilimsel ve en samimi program. Programın başarısının altında yatan en önemli unsur ise Hülya Hanım. Programı ilk seyrettiğimde beni en çok etkileyen, program konuklarıyla ve seyircileriyle olan iletişimi ve gerçek samimiyeti, işlenen konuların önemi, konuklara sorulan soruların ciddiyeti olmuştu. Belli ki program ciddi bir çalışma sonunda ebeveynlere sunuluyordu. İşini bu kadar sorumlu ve ciddi yapan insanlarla tanışmak büyük zevk oldu benim için. Yazdığım kitaptan sonra “Hiçbir mecrada yazmayacağım” kararımı da “Anne Olunca Anladım” için bozdum. İyi de yapmışım. Burada olmaktan ve hayatı sizlerle paylaşmaktan gerçekten mutlu oluyorum.
Bu fırsatla zaten başarılı bir proje olan “Anne Olunca Anladım”a ve sevgili Hülya Yıldırım’a bir kez daha sonsuz başarılar diliyorum. Nasıl her başarılı erkeğin yanında başarılı bir hanım varsa, Hülya Hanım’ın yanında “Kartal” gibi bir delikanlı var.  Sevgili Haluk Baylan size de sonsuz teşekkürler ve başarılar...

Sevgi ve selamlarımla…


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.