Sağlıklı bir bebeğin dünyaya
gelmesinin bir aile için ne kadar büyük bir şans ve lütuf olduğunu, ancak başından kötü bir hikâye
geçen çiftler ve yakınları bilir. Sorunlu ve anomalili bebek ailede büyük bir moral bozukluğuna yol
açarken, ileride planlanacak yeni bir bebek için de cesaretlerini önemli derecede kırar.
Sakatlık veya anomali sadece bedensel değil, zihinsel ve bir bedenin
işleyişi ile ilgili tüm sorunlardır. Görünümü normal olan bir bireyin aslında doğumda veya daha
sonra teşhis edilen metabolik sorunları da bir tür anomalidir.
Anne karnında bir
bebeğin anomalili olup olmadığı, daha doğrusu tamamen normal olduğunu görebilir miyiz? Var olan
teknoloji ile birçok şeyi ortaya koyabilmemize rağmen, nadir görülebilen rahatsızlıkları ve bedensel
olmayan sorunları teşhis etmek her zaman mümkün değildir. Dikkatli bir izlem ve değerlendirme ile
birçok problemi anne rahminde önleyebilir veya tanısını
koyabiliriz.
HAMİLELİK ÖNCESİ…
Anne-baba olmaya
karar veren bir çiftin, korunmayı bırakmadan önce mutlaka hamileliklerini takip eden hekimle
görüşmeleri gerekmektedir. Bu görüşmede rutin muayeneler dışında, geçirilen hastalıklar, ailede
görülen ve ailesel geçme özelliği olan hastalıklar hekim tarafından sorgulanmalıdır. Bunlardan en
önemlilerinden doğumsal kalp hastalıkları ve metabolik hastalıklarıdır. Hamilelik öncesi sorun
yaratabilecek kızamıkçık, sitomegalovirüs, toksoplazma gibi enfeksiyonların varlığı ile ilgili
testler, özellikle ülkemizde sık görülen Akdeniz anemisi varlığı açısından basit kan sayımı ve
şüpheli durumlarda hemoglobin elektroforezi yapılmalıdır.
Belki pek önemsenmeyen konu
olan hamilelik öncesi aile hikayesi aslında dünyaya gelecek olan bebeğin geleceği için alınacak
önlemlerde önemli yer tutar. Hamilelik öncesi alınan folik asit ve çinko ise tek önlenebilen beyin
omurilik anomalilerin riskini azaltmaktadır. Bu nedenle alınması artık günümüzde her hekim
tarafından önerilmektedir.
Hamilelik olasılığı olan kadınların gelişi güzel ilaç
kullanımından kaçınması, röntgen çektirmesi, saç boyatma gibi kimyasallardan kaçınması gereklidir.
Başlayan hamilelikte ise bebeğin normal olup olmadığı ile ilgili araştırmalarda en
önemli yardımcımız ultrasonografi cihazıdır. Halen kullanılan ultrasonografi cihazlarının
hamilelikte zararlı olmadığı kabul edilmektedir.
Ultrasonografi cihazı ile bebeğin
her şeyinin görülebileceğine inanan aileler, ultrasonografi muayenesi sonunda “Bebeğimiz normal
değil mi doktor?” sorusunu sıklıkla sorarlar. Doktorun;“Evet” cevabı ile derin nefes alırlar. Oysa,
ultrasonografi muayenesi ile maalesef bebeğin her şeyini ortaya koymak her zaman mümkün değildir.
Burada rol oynayan faktörler şunlardır:
ULTRASONOGRAFİ YAPILAN BEBEĞİN ANNE
KARNINDAKİ BÜYÜKLÜĞÜ
Çok erken haftalarda bebek küçük bir nokta gibi iken sadece
kalbinin attığı izlenebilir. 11-12 haftadan itibaren her geçen hafta ile ultrasonografide bebeğe ait
organları görme olanağımız artmaktadır. Bebeği en iyi değerlendirdiğimiz haftalar ise 16-22
haftalardır. Özellikli ultrasonografi probları olan cihazlar ile daha erken zamanda da bebeğin
organlarını görebilmek mümkün olmakla birlikte, genel olarak var olan teknolojiyi her zaman düşünmek
gerekir.
ULTRASONOGRAFİ YAPAN HEKİMİN BU KONUDAKİ BİLGİSİ VE
TECRÜBESİ
Ülkemizde neredeyse her hekimin muayenehanesinde veya çalıştığı poliklinikte
muayene masasının yanında bir ultrasonografi cihazı bulunmaktadır. Rutin muayenenin bir parçası da
ultrasonografik incelemedir. Oysa kadın-doğum uzmanlık eğitimi sırasında alınan eğitim ve edinilen
tecrübe, anne karnındaki bebeğin incelenmesinde 1 düzey adı verilen incelemeyi yapabilecek kadardır.
2 ve 3 düzey ultrasonografi incelemesi için ayrı bir eğitim gerekmektedir. Bu nedenle birçok hekim
takip ettiği hamileliğin ileri düzeyde inceleme için başka merkezlere
yönlendirmektedir.
ULTRASONOGRAFİ YAPILAN HAMİLENİN KİLOLU OLMASI; KARNINDAN
BİRÇOK OPERASYON GEÇİRMİŞ OLMASI
Kilolu ve birçok kez operasyon geçiren kadınlarda
ultrasonografide bebeğin net görülebilme olanağı çok azdır. Bu durumda bazen bebekle ilgili
görüntüler ve anomalilerin tespiti ya imkansız olmakta veya daha geç olarak büyük hamilelik
haftalarında olmaktadır.
ULTRASONOGRAFİK İNCELEMEDE KULLANILAN CİHAZIN
ÖZELLİKLERİ
Standart ultrasonografi cihazları nispeten daha ekonomik olan cihazlardır
ve genel pratikte ihtiyaca cevap verir. Ama ileri düzey incelemelerde, kilolu ve bebeğin zor
görüldüğü durumlar için geliştirilen yeni cihazlar gerçekten üstün bir görüntü verir. 3-4 boyut adı
verilen özellikler ilk çıktığı zamanlarda sadece “show” amaçlı olduğu düşünüldüyse özellikle bebeğin
dış görünümü, yüzü ile ilgili ilave faydalar sağlamaktadır. Ayrıca, bu özelliklere sahip cihazlar
hem biraz pahalı, hem de görüntü özellikleri standart cihazlara göre daha iyidir.
HAMİLENİN DÜZENLİ KONTROL EDİLMESİ
Düzenli kontrolleri yapılan
hamileliklerde problemlerin daha erken zamanda tanındığı bilinen bir gerçektir.
Ultrasonografi ile bebeğin fiziksel özelliklerini görebiliriz. Tüm organlarını uygun
haftalarda normal olup olmadığını anlayabiliriz. Fakat bebekteki kromozom bozuklukları ki bunlardan
en sık olanı Down Sendromu’nu ultrasonografi ile teşhis edemeyiz. Ancak bazı organsal görünümler ile
şüphe ederiz ki, buna da ‘yumuşak doku markeri’ adı verilmektedir. İlk 3 ayda ense kalınlığı ölçümü
aynı zamanda Down Sendromu şüphesinde önemli yer tutar. Bugünkü bilgilerde tek başına kurallara göre
yapılan ense kalınlığı (NT) ölçümü ile Down Sendromu olan bebekleri tanıma olanağı yüzde 75
civarındadır.
Ultrasonografiye yardımcı olan diğer tetkikler Down Sendromu tarama
testleridir. Bunlardan ilk 3 ayda yapılan ikili test ultrasonografi bulguları ile kombine
edildiğinde yüzde 90 civarında Down Sendromu’nu gösterebilmektedir.
AMNİYOSENTEZ VE…
Bebeğin anne karnında kromozom yapısının normal
olduğunu gösteren tek test ise bebeğin kromozom tayinidir. Bu tetkik ise ya amniyosentez ile sıvı
alarak, koryon villus biyopsisi ile plasentasından parça alarak veya kordosentez aile bebeğin
kordonundan kan alarak yapılır. Bu işlemlerin de kendilerine göre kabul edilen komplikasyon riskleri
vardır. En sık yapılan amniyosentezin 200’de 1 komplikasyon riski varken diğerlerin yüzde 5’lere
kadar yükselmektedir.
Aile kendilerini takip eden hekimden ne gerekiyorsa yapılmasını
beklerken, hekim de her işlem öncesi aileden onay almak durumundadır. Pratikte her anne karnındaki
bebeğe kromozom testi olanağı olmadığından ancak ileri anne yaşı, önceden anomalili bebek olan
aileler, tarama testlerinde veya ultrasonografide problem şüphe edilen hamilelere uygulanmaktadır.
Son aylarda ise bebeğin sağlıklı olarak doğabilmesinde rol oynayan en önemli
tetkikler bebeğin sağlığı ve beslenebilmesini gösteren testlerdir. Bunlardan NST, ultrasonografi ve
doppler hekime yardımcı olmaktadır. Ama onlardan da önemlisi anne adayının herhangi bir sorunda
hekime erken zamanda haber vermesi ve tedbir alınmasıdır. Geç kalınan prematüre doğumlarda bebek
sağlıklı olarak dünyaya gelse bile yaşamsal önemi olan yoğun bakım da bazen komplikasyonlara neden
olabilmektedir.
Doğum şekli de bebeğin sağlığında önemli rol oynar. Sezaryen çok sık
yapılmasının nedenlerinden biri de doğum hekiminin vaginal doğumda meydana gelebilecek sorunlardan
kaçınmasıdır. Özellikle prematüre doğumlar ve makat doğumlarda sezaryen bebek için hayat kurtarıcı
olmaktadır.
Tüm bu anlatılanlar tabii ki başlıktaki soruya yeterli cevap
vermemektedir. Zaten tıp bilimi de halen soruya tam olarak cevap vermiş değildir. Düzenli hamilelik
takibi, güncel bilgi ve teknolojiden yararlanmak ve anne adayının titizliği ile onu takip eden doğum
hekiminin işbirliği sağlıklı bir bireyin dünyaya gelmesinde önemli bir oynamaktadır.
Her ailenin sağlıklı bebeklerine kavuşması dileğiyle…