Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

OKULUNA YANDIM!..


Hani, ne seninle ne sensiz denir ya, ben ona ne okulla, ne okulsuz demek istiyorum.

Tatil zamanları 3 yaş üstü çocuklara annesi de olsanız, tüm enerjinizi ve zamanınızı da harcasanız yetmek mümkün olmuyor. Çünkü malum, 3 yaş sonrası sosyalleşme çağı. Üstelik, öte yanda bir sistem var.

Çocuğunuzun en geç 6 yaşında dahil olması gereken, vızır vızır işleyen...

Ha o güne kadar bekleyebilirsiniz elbet, evde çocuğunuzla mırıl mırıl takılabilirsiniz de. Seçim sizin! Ama ha 3, ha 6 neyse ne, sistemin içine okul olayıyla iyice bir dahil olduğunuzda vicdanınızla muhasebeniz de başlıyor. Zaten, şu tatlı şeyi doğurduğunuz andan itibaren vicdan muhasebeniz size bir dur veriyor mu ki?.. İşte, dozu okul dönemiyle birlikte katlanarak artıyor diyelim o zaman. Çünkü çocuğunuz, "minicik bebeğiniz" artık sizden uzakta uzun saatler geçiriyor ve varolma mücadelesi veriyor. Sabah erkenden kalkıyor, kahvaltısını o saatte çoğunlukla etmek istemiyor, ne kadar erken yatırdıysanız da, sabah uykusu bu, gözlerini açmak istemiyor, servis kapıda kornasına basmak üzere ve akşam trafiği denen illeti artık şehirli bir çocuk olarak yavrunuz da yaşıyor ve okulların açılmasından en fazla 2 hafta sonra tak 39 derecelik ateşli bir hastalık yavrunun yakasına yapışmış oluyor.

Anlayacağınız, tüm aile fertlerinin fizik ve ruh sağlığını test eden bir yaşam. Güçlü olmak zorundasınız, çocuğunuz da güçlü olmak zorunda, hadi müsamaha göstereyim, güçlü değilse de sağlıklı kalmak üzere herkes elinden geleni yapmak durumunda!..

Geçen Perşembe akşamı 39 derece ateşle yanmaya başladı 4 yaş 5 aylık kızım Duru… "Ah, ah bu okul hayatı" diye söylendim içimden, "Yine hasta çocukları yolluyorlar anaokuluna bile" diye de diş gıcırdattım elbet. Ama okul döneminde hastalanmasına alıştım da öte yandan; okullar açılınca, haftada 2 doktora muayene olma ihtimalini bir köşeye yazdım çoktan. Hani, taksam takılsam zıvanadan çıkacağım, "Ehhh" deyip ıssız adaya taşıyacağım çocuğu çoluğu…

Sonra, şu iflah olmayan okul menüleri… Veliler istediği kadar uyarsın etsin, turşunun ve meyve suyunun porsiyondan sayıldığı yetersiz menüler. Her gün pilav, makarna yiyip eve aç bilaç dönen çocuklar. Sebzenin uzaylı yemeği olarak algılandığı, et seven çocukların kabız olmaktan kurtulamadığı, dengeyi tutturamayan, dengeyi tutturmak konusunda da yeterli çaba harcamayan yetkililer… Size sesleniyorum: "Ayol bunlar daha sübyan, gelişme çağındalar!!! Yeterli ve dengeli beslenmek zorundalar, üstelik bu yaşlarında okulda evlerindekinden çok daha fazla zaman harcıyorlar. Duyuyor musunuz heyyy, orada mısınız?.."

Ama, biz Türkler, eğitime takığız ya (bu konudaki yetersizlik duygumuzun kompleksli bir yansıması olarak), çocuklarımızın beden ve ruh sağlığını etkileyen en önemli unsurları bile fazla kaale almıyoruz. Beyinleri doysun yeter, ruhlarının ve midelerinin bir ehemmiyeti pek de yok, arada o da olur nasılsa… Üstelik, şakır şakır paralı okullardan bahsediyorum size. Kısır döngüdeyiz sevgili ebeveynler, kısır döngülere yetiştiriyoruz çocuklarımızı… Mutlu ve sağlıklı olmalarından öncelikli hedeflerimiz var çünkü, 3 yaşındakiler için bile…
 

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE
Dengeyi tutturacak olan aile!

Efendim, malum sistem hepimiz için zor, acımasız ve dengesiz, 3 yaşındaki yavrularımız da bundan payını ister istemez alıyor, alacak da… Size önerim, ailece birbirinize kenetlenmeniz, aile içinde sağlık ve mutluluğu yakalamaya çalışmanızdır. Kolay mı derseniz, hayatta ne kolay ki?!. Fakat, akşamları 3-4 saatini evde geçiren çocuklarımızın hangi yaşta olurlarsa olsunlar biz anne babalarının gerçek ilgisine ve sevgisine ihtiyaçları var. Tamam, o saatlarde siz de dinlenmek istiyorsunuz, ama unutmayın ki o yavruyu dünyaya getirmek sizin seçiminizdi. Öyleyse, okuldaki menüyü destekleyecek şekilde yemeği hazırlamalı, ailece, gülenyüzlerle, sevgi dolu bakışlarla yenmeli akşam yemeği, sonra bir gün değerlendirmesi, aile olduğunuza şükretmece… Derken hafta sonu planları… Bu arada sevgili anneler, grip ve pnömokok aşılarını doktorunuza danışarak okullu çocuklarınıza mutlaka yaptırmanızı salık veririm. Herkese sabır dileklerimle… Haftaya Cuma yeni bir konuyla görüşmek üzere…


OKUL SORUNSALINA DERİN BAKIŞ!..

Okul seçimini doğru yaptınız mı, okula giden çocuğunuzun yeterli ve dengeli beslendiğinden emin misiniz, örneğin sabah kahvaltısı olayını çözdünüz mü, ya sırt çantasının seçimi ve ağırlığı, ha unutmadan, okul deyince ateşli hastalıklar da üzerimizden eksik olmuyor, onlarla başa çıkabiliyor musunuz?

Hepsinin ve daha fazlasının cevabı sadece bu sayfada…

Malum, 3 yaş ve üstü çocuklu aileler bir aya yakındır okulla yatıp, okulla kalkıyor… Dolayısıyla, beslenmesiydi, sırt çantasıydı, hastalığıydı derken, hayat çocuk ve okula ait kavramlar ve sorunlar üzerinde şekilleniyor… Okul seçimini doğru yapıp yapmadığınızı sorguluyor, çocuğunuzun sırt çantasının hangi özellikler taşıması gerektiğini öğrenmek istiyor, okula giden çocuğunuzun yetersiz ya da hatalı beslendiğinden endişe ediyor ve okul döneminde hastalıklarla nasıl başa çıkabileceğiniz konusunda yardıma ihtiyaç duyuyorsanız, Psikiyatri Bölüm Şefi Dr. Zafer Atasoy'dan aldığımız bilgilere mutlaka bir göz atın.

OKUL SEÇİMİNİZ DOĞRU MU?
Anne-baba olmanın en belirleyici özelliği, çocuk için en iyi ve güzeli bitip tükenmeyecek bir biçimde aramak, bulmak ve bu bulunanı çocuğa sunmaktır. Çocuğun doğumu ile başlayan bu etkinliğin en üst düzeye çıktığı durumlardan biri de kuşkusuz okul seçimidir. Günümüzde ilköğretim öncesinde gündeme gelen bu seçim ve arama eylemini belirleyen birçok faktör vardır. Öncelikle anne-babanın sahip olduğu sosyal, kültürel ve ekonomik özellikler kaçınılmaz bir biçimde belirleyici rol oynar. Ailenin yaşamı, algılayış biçimi ve bunu gerçekleştirme şekli yapacakları seçimi etkiler. Okul seçiminde anne-babanın zihinlerinde tasarladığı okul özellikleri öncelik kazanır.

Günümüzde eğitimin önemi ve değeri artık daha yoğun olarak algılanmaya başlandığından, en donanımlı eğitime ulaşma çabasına giren ailelerin, içinde bulunduğu gerginliği anlamak hiç de zor değil. Özellikle ülkemizde eğitim kurumları arasındaki farkların çok büyük olması bu gerginliği daha da arttırıyor. Bu durum, öncelikle büyük kentlerde dramatik bir biçimde karşımıza çıkıyor.

 

ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ İLİŞKİSİ ÖZELDİR!
Çocuğun psikolojik gelişimine olumlu katkılar sağlamasını beklediğimiz eğitim için seçilecek okula yönelik kriterleri, kesin yargılarla belirlemek imkansızdır. Psikolojik gelişimde en önemli rolü insan ilişkisi oynar. Okul öncesinde anne ya da kısmen onun yerini tutan kişiden sonra psikolojik gelişimde en önemli yeri alacak kişiyi, "öğretmen"i seçmek, okul seçiminde önemli rol almalıdır. Çocuk için karşısındaki kişinin; öğretmenin tutumu, yaklaşımı, kişiliği diğer birçok etkenden daha önemlidir. Ancak bu seçimi doğru yapmak her zaman mümkün olmaz. Bir öğretmeni değerlendirmek konusunda anne-baba yetersiz kalabilir. Önerilen bir öğretmen ise, öneren için olumlu özellikler taşımasına rağmen, yeni öğrenci ve ailesi için olumlu olmayabilir. Her öğrenci-öğretmen ilişkisi özel ve tektir. Bir ilişki bir başkası için örnek olmayabilir. Yanılgılar ya da olumsuzluklar karşısında da ilişkiyi başka biri ile değiştirmek her zaman kolay değildir. Değişen öğretmen-öğrenci ilişkisi de çocuğun psikolojisi için olumsuz bir durum yaratabilir.

Özellikle büyük kentlerde çocuk için en önemli yaşam alanı olan ev ve okul arasındaki uzaklık, okul seçiminde rol oynamalıdır. Uzun süren ulaşım, okulu sevimsiz kılmakla birlikte "En iyi okul eve en yakın olandır" sözü günümüzde daha sık söylenmeye başlamıştır.

 

Diyetisyen Zuhal Güler Çelik:

ÇOCUKLARDA HATALI BESLENME
Okul yaşamı ile birlikte çocukların beslenmesi büyük önem kazanır. Çünkü bu dönem ileriki yıllar için sağlıklı beslenmenin temelini oluşturur. Çocuğun okul çağlarında edindiği beslenme alışkanlıkları gelecekte de süreklilik gösterir. Bu dönemde çocuk kadar, anne ve baba ve okulun da beslenme konusunda bilinçli davranması gerekir.

Hatalı beslenme alışkanlıklarının ise, çok sayıda nedeni vardır. Bunların başında çocukların besin gereksinimlerinin bilinmemesi, ailenin beslenme alışkanlıkları ve okul çağındaki çocuklar için en iyisini yapmak isteyen annelerin (kendi bilgilerine göre en iyi bildiği besinlerden) çocuğa fazla miktarda yedirmek istemeleri gelir.


Bunların dışında fiziksel aktivite azlığı; özellikle ailenin akşamları veya evde olduğu günler içerisinde televizyon- bilgisayar karşısında oturmaları, çocukları ile oyun oynamamaları, yürüyüşler yapmamaları, sözlerden daha kalıcı izler bırakan olumsuz mesajlar içerir.

Ayrıca öğün atlama, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketimi, özellikle ileri yaşlardaki beslenme alışkanlıklarını da kötü yönde etkiler. Bu hatalı beslenme şekli, özellikle çocukluk dönemindeki şişmanlık (obezite) riskini arttırır.

 

KAHVALTI ETMİYORSA...

Çocukların beslenmesinde bu dönemde görülen en sık değişiklik kahvaltı yapmamaktır. Kahvaltı günün en uzun açlığı olan gece açlığını takip etmesi nedeniyle biten enerjinin tekrar alınabilmesi için en önemli öğündür. Bu konuda yapılmış araştırmalara göre; kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısının daha fazla olduğu, problem çözme yeteneklerinin diğerlerine göre daha gelişmiş olduğu, kavrama yeteneklerinin daha iyi olduğu gözlenmiş ve kahvaltı yapan çocukların beslenme yetersizliğinden oluşan hastalıklara daha az yakalandıkları görülmüştür. Yine bu araştırmaların sonucunda, kahvaltı yapmayan çocukların daha şişman oldukları da belirlenmiştir.

 

OKULDAKİ YEMEKLERİ DE DENETLEYİN!
Aile içerisinde ve okulda beslenme bilgisinin yetersiz verilmesi, okul yemeklerinin sevilmemesi ve çocukların yüzde 90'ının kantinlerde hamburger, tost, kızarmış patates, cips, kola gibi yağ ve karbonhidrat bakımından yüksek fast-food besinleri tüketmeleri; günlük almaları gereken vitamin ve özellikle kalsiyum minerali bakımından yoksun beslenmeleri büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkiler. Bunun yanı sıra besin endüstrisinde, özellikle bu yaş gruplarına yönelik reklamlar/kampanyalar (çikolata, fast-food, cips gibi abur cubur besinler) hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasına neden olur. Bu şekilde, erken yaşlarda kazanılan alışkanlıkların ileriki yaşlarda değiştirilmesi de çok zordur.

Sonuçta, çocukların okul ve evde çeşitli besin gruplarından yiyecekleri yeterli ve dengeli bir şekilde tüketmeleri ve temel beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Özellikle; öğünlerin atlanmaması, kahvaltının önemi, ara öğünlere yer verilmesi, okul yemeklerinin fast-food yemeklerinden daha sağlıklı olduğu konusunda çocukların bilinçlenmeleri sağlıkları için elzemdir.

 

ÖRNEK KAHVALTI
Taze meyve suyu, peynir, domates-salatalık, ekmek, pekmez, yumurta

 

ÖRNEK BESLENME ÇANTASI
Kuru meyveli veya cevizli ev yapımı kek veya ev yapımı peynirli poğaça, ayran veya meyve suyu

 

Dr. Önder ÇEREZCİ:

SIRT ÇANTASI SEÇİMİNİZ DOĞRU MU?
Okula giden çocuklarda sırt çantası, sırt ağrısı için risk faktörüdür. Sırt çantası, ağırlığı ve uygun olmayan pozisyonda taşınması sonucu bu ağrıya davetiye çıkarır. Bu yüzden okul öncesi her anne babanın, çocuğunun boyuna ve ağırlığına uygun çanta seçimini yapması gerekir.

Omurga hastalıkları, gelişmiş toplumlarda en sık karşılaşılan ve sakatlığa yol açan problemlerden birisidir. Yapılan çalışmalara göre, okul çağı çocuklarında bel ağrısı görülme sıklığı yüzde 70'tir. Bilinen bir başka gerçek de genç yaşta bel ağrısı çekenlerde, daha ileri yaşlarda da bel ağrısı yaşanma riskinin arttığıdır.

Omurganın tekrarlayan statik yüklenmesi, sadece erişkinlerde değil aynı zamanda çocuklarda da bel ağrısı için risk faktörüdür. Sırt çantası, okul çağı çocuklarında en sık karşılaşılan yüklenme nedenidir. Ağır sırt çantası taşımak, okul çocuklarının gelişmekte olan eklem, kas ve ligaman yapılarında zorlanmalara neden olur ve belde kas gerginliği mekanizmasını tetikleyebilir; bozuk yürüyüş, kötü postür ve hatta ciddi kronik bel ağrılarına yol açabilir. Özellikle ağırlıklarına bağlı olarak; mekanik olarak omurganın aşırı yüklenmesi ve uygun olmayan pozisyonda taşınması sonucu ortaya çıkan postür bozukluğu gibi durumlar sırt ve bel ağrısı yapar. Ayrıca ağır yüklenme, vücuda uygulanan yükün pozisyonu, yükün şekli ve büyüklüğü, taşıma süresi, çocuğun fiziksel ve ruhsal durumu biraraya gelerek ağrıya neden olur.

KALP VE SOLUMUM SİSTEMİNİ DE ETKİLİYOR!
Sırt çantasının şekli, taşıma biçimi ve çantanın ağırlığı postür ve kalp-solunum sistemi üzerinde de önemli etkilere sahiptir. Aynı zamanda postür bozukluğunun da solunumu etkilediği gözönüne alınırsa, bu konu daha da önemli hale gelir. Birçok okul çantası vücut ağırlığının yaklaşık yüzde10'u veya daha fazlasıdır. Hatta bu ağırlığın bazen vücut ağırlığının yüzde 20'sinin üzerinde olduğu görülür.

Kötü duruş, bilgisayar karşısında yanlış oturma, okul sıralarının uygun olmaması gibi, bu yaş grubunu tehdit eden başka faktörler de vardır. Ancak sırt çantası da tek başına doğrudan duruş şeklini bozarak sırt ağrısı yapar. Bunun yanında solunum sistemi ve kalp-damar sistemi üzerinde de olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.


SIRT ÇANTASI NASIL OLMALI?
* Sırt çantaları ve içindeki ağırlıkların toplamı çocuğun vücut ağırlığının yüzde 10'nundan az olmalıdır.
* Ağırlık çanta içerisinde uygun dağıtılmalı ve daha ağır eşyalar sırta ve bele yakın gözlere konmalıdır.
* Sırt çantaları uzun süreli taşınmamalı, uzun süre ayakta kalınacaksa çıkarılmalıdır.
* Ortopedik/ergonomik (iki geniş ve destekli omuz askısı ve bel kemeri bulunan, hafif) çantalar tercih edilmeli, asla ekonomik tasarruf yapma yoluna gidilmemelidir.
* Sırt çantası her iki omuzdan asılarak düzgün şekilde taşınmalıdır.
* Ağır çantalarda kalça kayışı kullanılmalı, kayışları geniş ve yumuşak çanta tercih edilmelidir.
* Sırt çantasının her iki kayışı birlikte kullanılmalı ve belin 5 cm. yukarısında duracak şekilde, sağlam bir biçimde tespit edilerek ayarlanmalıdır.
* Doktorun önerdiği sırt adalelerini geliştirici egzersizlerin yapılması sağlanmalıdır.
* Tekerlekli sırt çantaları tercih edilmelidir.
* Öğrencinin okulda kilitli dolabı olmalı, eve sadece ihtiyaçları olanları taşımalıdır.
* Öğretmenler ve veliler, ağır çanta ve ağır kitap taşıma sorununu konuşmalıdır.
* Tüm kitabı taşımak yerine sadece ilgili kısımların fotokopisi çekilebilir.
* Aile bireyleri olarak çanta temizliği yapılmalı ve ihtiyaç duyulmayan malzemeler çantadan çıkarılmalıdır.
* Çocuk sık sık sırt ağrısından yakınırsa, doktoru ile mutlaka konuşulmalıdır.
* Ayrıca doğru kaldırma tekniği kullanılmalı ve çocuklara ağır çantaları dizden eğilerek kaldırmaları gerektiği öğretilmelidir.
* Bu konuda gerek okul yöneticileri ve öğretmenler, gerekse çocuklar ve aileler eğitilerek; sağlıklı nesillerin yetişmesi sağlanmalıdır.

Dr. Arzu Özgeneci:

OKUL DÖNEMİ HASTALIKLARI
Değişen hava koşulları ve kapalı, kalabalık mekanlar, virüs ve bakterilerin üremesi için uygun ortam yaratır. Ancak hastalıklardan korunmak için izole bir yaşam yerine, olabilecek hastalıkları tanımak ve basit önlemler almak yerinde olur.

Okul döneminde çocukları bekleyen farklı hastalıklar vardır. Bu hastalıklardan biri olan alt solunum yolu enfeksiyonlarından "Pnömoni" (zatürre) çeşitli mikroplarla ortaya çıkar. Klinik olarak viral, bakteriyel veya mikoplazmal olanı ayırt etmek güçtür.

Genellikle viral pnömonilerde başlangıçta üst solunum yolu enfeksiyonuna ait ateş, nezle, sesin kalınlaşması ve öksürük gibi belirtiler görülür. Kan sayımı ve akciğer filmi sonrası tanı konulur. Tedavisinde antibiyotik kullanımı gereksizdir. Yatak istirahatı, buhar, bol sıvı alınması ve ateş düşürücü kullanımı yeterlidir. Ancak çocuğun beslenmesi bozulmuş ise hastaneye yatırılarak oksijen verilmeli ve yeterli sıvı tedavisi sağlanmalıdır.


BAKTERİYEL İSE ANTİBİYOTİK GEREKİR!

Bakteriyel Pnömoni'den şüphelenildiğinde ise etkenin bulunması önemlidir. Çünkü bu tedavinin şeklini belirler. Balgam ve kan kültürleri alınmalı ve tedavide mutlaka uygun antibiyotik verilmelidir.

Mikoplazma Pnömoni'leri de okul çağı çocuklarında daha sık görülür. Öksürük bazen 3-4 ay sürebilir. Bunun tedavisi için de antibiyotik verilir.

PNÖMOKOK AŞISI ŞART

Günümüzde bakteriyel Pnömoni'lerden korunmak için bazı bakteriyel aşılar uygulanır. Risk gruplarına pnömokok aşısı yapılmalıdır. Karma aşıların yanına 2,4,6. ay ve 12 ile 15. ay olmak üzere 4 doz pnömokok aşısı ömür boyu bakteriyel pnömonilere karşı bağışıklık sağlar.

Akut solunum yolu enfeksiyonlarında ise, destekleyici tedavi oldukça önemlidir. Hasta çocuk sıkı giydirilmemeli, ılık bir odada hafif giyinik tutulmalıdır. Oda sıcaklığı 18-20 derece olmalı ve burun temizliği tuzlu suyla yapılmalıdır. Solunan havanın nemlendirilmesi de yararlıdır. Bu durumda bitkisel çaylar yumuşatıcı olarak verilebilir.

Aileler, çocuklarına sık sık ve uygun süreyle 1 dakika kadar el yıkamayı mutlaka öğretmelidir.

ROMATİZMAL ATEŞ
Akut romatizmal ateş, beta hemolitik streptokoka bağlı tonsilit ve farenjit sonrası görülür. En fazla 5-15 yaş arası çocuklarda rastlanır. Klinik olarak enfeksiyondan 2-6 hafta sonra eklem ağrısı, halsizlik ve ateş ortaya çıkar. Gezici olan eklem ağrıları en çok dizleri etkiler.

Romatizmal ateş, kalp yetmezliğine bile neden olabilir. Şüphelenilen durumlarda kalp grafisi ve kan testleri istenmelidir. Gelişmiş ülkelerde tamamen ortadan kalkan bir hastalık olmasına rağmen, ülkemizde hala önemli bir sorundur.


DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.