Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

Anneler doğuruyor elbet... Fakat: ÇOCUK BÜTÜN KÖYÜNDÜR!..


Anne bebeğine bakmadı, bebek bakımsızlıktan öldü!.. Peki, olup bitenin tek sorumlusu ve tek suçlusu anne mi?.. Ya bizler, her birimiz çok mu masumuz?!.

Gölcük’te 2 aylık bebeğini evde bırakarak 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde Hatay’daki ailesinin yanına giden öğretmen annenin sebep olduğu drama hepimiz şok geçirdik ve en şiddetli şekilde sözlerimizle yargıladık! “Canavar anne”, “Katil anne”, “Kötü kadın”, “Adi”, “Böylelerini elime verseler boğarım”, “Ruh hastası-psikopat”, “Bir de öğretmen olacak” vs, vs, vs…
 
Kuşkusuz sağlıklı bir anne, bebeğini değil 9 gün boyunca evde yalnız bırakmak, 2 saat bile yalnız bırakmaz, bırakamaz… En kötü ihtimalle nereye gitse oraya götürür. Zaten 12 yaşından önce çocukların kesinlikle evde yalnız bırakılmaması gerekir.
Tabii, “sağlıklı-normal” diye tanımladığımız bir anne söz konusuysa…

Bu olay ise çocuk ihmal ve istismarının en uç noktasına bir örnek… (Üstelik anne bugüne kadar kimseden ne sosyal bir destek, ne de psikolojik bir destek görmemiş.) Fakat her gün buna benzer aslında ne hikayeler yaşanıyor ülkemizde biliyor muyuz?!.
Çoğunu biliyoruz aslında, fakat bilmemezlikten, görmemezlikten, duymamazlıktan geliyoruz… “Hangi birine duyarlı kalalım?” diyebilirsiniz. Rast geldiğiniz hepsine!.. Ve hatırlayalım lütfen, ihmale, istismara, şiddete duyarsız kalmak da şiddettir!..

“15 YILDIR ANNE ORTADA YOK!”
16 yaşındaki oğlunun okul ve davranış problemleriyle başa çıkamayıp benden danışmanlık almaya gelen baba anlatıyor: Çocuğumun annesiyle, oğlumuz 1,5 yaşındayken ayrıldık. Bir daha da oğlum annesini ne gördü, ne de sesini duydu. Ben hem annesi hem babası oldum, annem de mümkün mertebe çocuğa annelik yapmaya çalıştı; fakat annenin yeri dolar mı, çocuk böyle ‘sorunlu’ oldu işte!.. Anneannesine-dedesine ne demeli, onlar da bir kez olsun torunlarını arayıp sormadılar.”

Baba çok yaralıydı, süreç içinde kendisine sık sık sık hatırlattım: “Çocuğunu 15 yıl boyunca arayıp sormayan anne sağlıklı olabilir mi peki?!.”

“BU BENİM SON ŞANSIM!”
Sonra geçtiğimiz günlerde ağlamaktan helak olmuş, 43 yaşında, 1,5 aylık hamile bir anne adayı geldi ofisime: “Bu benim son şansım, bu bebeği doğurmak istiyorum; fakat sevgilim istemedi, beni terk etti, telefonlarıma bile çıkmıyor; ne yapayım?” diye sordu.
Ve bu anne adayına hatırlattım: “Bu bebeğin de eğer doğarsa bir annesi olacak, ama ya babası?!.”

ANNE SUÇLU, YA BİZ?!
Gölcük’lü öğretmen annenin 9 boyunca evde bıraktığı bebeğin de bir babası var şüphesiz?!. Ve bebekten anne dışında haberi olan tek kişi de baba!.. O’nun bebeğinin bu şekilde ölümünde suçu yok mu peki?.. Anne katil de baba değil mi?!.

Bakın, bebeğinin ölümüne sebep olduğu için pişmanlık duyduğunu söyleyen anne savcılığa verdiği ifadede ne diyor: “Ailemin bebekten haberi olmadı. Hatay’a gitmeden önce iki biberon mama yedirdim. Karnını iyice doyurdum. Acıkınca ağlar ağlar uyur diye düşündüm.

İlk evliliğimi sorunlu bitirdikten sonra ailem yeniden evlenmeme karşı çıkıyordu. Polis olan sevgilimle yaşadığımız cinsel birliktelikten sonra hamile kaldım. Hamile olduğumu çok geç öğrendim. Uzun süre bebeği doğurup doğurmamak arasında kaldım. Aileme durumu nasıl anlatacağımı düşündüm. Çok korkuyordum. Buna rağmen oğlumu dünyaya getirmeye karar verdim. Uzun süre Hatay’da yaşayan ailemin yanına gitmemek için mazeret uydurdum. Karnım iyice büyüdükten sonra adeta eve kapandım. Doğum sonrası bebeğime sorunsuz baktım. Ailem, özellikle annem uzun bayram tatilini Hatay’da geçirmem için bana sürekli baskı yapıyordu. Bebeğimi kimseye bırakamayacağıma karar verdim. ‘Birkaç gün Hatay’da kalıp hemen eve dönerim’ diye düşündüm.

"BENİ ÖLDÜRÜRLER DİYE KORKTUM”
Hatay’a gideceğim gün oğluma iki biberon mama yaptım. Mamayı birkaç saat arayla yedirdim. Altını değiştirip beşiğine bıraktım. Üşümesin diye üstünü iyice örttüm. Evden çıkarken uyuyordu. Karnı acıksa dahi ağlar ağlar yeniden uyur diye düşündüm. Sonuçta ailemin yanına oğlumla gitseydim beni öldürebilirlerdi. Bebeği evde bırakmayı göze almak zorundaydım. Kapıyı kilitledikten sonra evden çıktım. Bebeğime bir şey olmaması için dua ettim.

"AKLIM HEP BEBEĞİMDEYDİ"
Hatay’a gittiğimde aklım hep bebeğimdeydi. Ailemle bayram tatilinin sonuna kadar kalmayı düşünmüyordum. Ama uzun süredir beni görmedikleri için bırakmıyorlardı. Bebeğim için iyice telaşlanıyordum artık. Ama öldüğünü hiç düşünemedim. Bayram bittikten sonra hemen yola çıktım ve Gölcük’teki evime geldim. Kapıyı açar açmaz oğluma mama yapmak için mutfağa girdim. Hemen mamayı hazırladım. Beşiğinde hareketsiz yatıyordu. Kucağıma aldım biberonu ağzına soktuğumda hiç tepki vermediğini görünce hemen hastaneye getirdim. Burada öldüğünü söylediler. Daha sonra polisler beni gözaltına aldı.”

DOĞUM SONRASI DEPRESYONU CİDDİYE ALIN!
Sonuçta; bir bebek acı içinde öldü! Anne; kuşkusuz hem suçlu, hem de ruh sağlığı yerinde değil!.. Büyük ihtimal doğum sonrası depresyonunun çok ağır bir şeklini yaşamış, gerçeklikle bağı çoktan kopmuş… Hamileliği, doğumu, doğum sonrası hep bir başına geçmiş; bebeğin babasının ismini vermediği için hastanede bile doğuramamış! Ama 9 gün sonra eve geldiğinde bebeğinin mamasını yemediğini göründe hemen hastaneye koşmuş!..

DUYARSIZLIK ÖLDÜRÜR!
Bizler ise bu olay karşısında da tıpkı Tolstoy’un dediği gibi tepki verdik: “Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez.”

Oysa, Kızılderililer’in dediği gibi: “Bir çocuk doğar ve o çocuk bütün köyündür.” Bebeğinin ölümüne sebep olan anne kadar, bebeğine ve çocuğunun annesine sahip çıkmayan baba; annenin baskı, korku ve utanç yaşamasına sebep olan, evladının yaşayıp hissettiklerine duyarsız aile; 9 gün boyunca bebeğin ağlamalarına kayıtsız kalan komşular; iş yerindeki çalışma arkadaşları; kısacası bu anneden desteğini esirgeyen herkes; sen, ben, aile, toplum devlet; hepimiz suçluyuz!.. Çünkü aslında hepimiz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız ve bu yüzden de hepimiz birbirimizden sorumluyuz!..

YARGILAMADAN ÖNCE…
Öyleyse, birbirimizi yargılamadan önce Hz. Mevlana’nın aşağıdaki sözünü hep hatırlayalım ve -kendimizden başlayarak varlığıyla o ya da bu şekilde karşı karşıya geldiğimiz- kimseye duyarsız kalmayalım!.. Çünkü duyarsızlık öldürür!..

“Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin…”

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.