Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

Ve mesele: ÇOCUĞU ÖVMEK YA DA ÖVMEMEK?!.


"Aman ha kızmayın özgüvensiz olur!", "Övmeyin başarısız olur!", "Överseniz şımarık olur!" Anne babalar çocuklarına nasıl davranacaklarını şaşırmış durumdalar… Peki, çocuğu övmek ya da övmemek onun duygusal gelişimine zarar verir mi?.. Övgünün ölçüsü nedir?..

Günümüzde anne ve babalar “ödül de yok ceza da yok” prensibini uygulamaya başladılar. Sitemizin de yazarı olan Psikolog-Eğitimci Birsen Özkan Thomas Gordon’ın “Etkili Anne Baba” eğitimlerini ülkemizde ilk uygulayanlardan biri olarak, ödülsüz-cezasız çocuk yetiştirmenin mümkün ve sağlıklı bir tutum olduğu konusunda bizleri ikna etti. (Birsen Özkan’ın bu konudaki yazılarını sitemizin “Yaşam” sayfasında bulabilirsiniz.)

Fakat geçenlerde, günlük gazetelerden birinde çocukları övmenin zararlarının anlatıldığı bir makale okudum. Bu kadarını da fazla buldum açıkçası! Tamam; ödül yok, ceza yok, çocuğu birey olarak kabul edip, demokratik bir iletişimi ön plana çıkarmak ve çocuğun biricikliğinden kaynaklanan ihtiyaçlara cevap vermek üzere hareket etmek var!.. Bu çok anlaşılır da; çocuğu asla taktir etmemek, dolayısıyla motive etmemek de neyin nesi?! Kendi düşüncelerime geçmeden önce, Birsen Özkan’ın övgü konusundaki görüşünü özetle aktarmak istiyorum:  

ÇOCUK KENDİSİNİ NASIL ALGILIYOR?
“Sen çok güzel bir kızsın. Yaptığın resim muhteşem, sen geleceğin sanatçısısın. Bu gibi cümleler çocuğa kendinden beklenilenin çok fazla olduğunu düşündürür. İstenilen davranışı yaptırabilmek için, kullanılan bir manevra gibi algılanabilir. Çocuğun kendini algılayışı ile övgü birbirine uygun değilse kaygı ve kızgınlık yaratabilir. Alışkanlık yapar. Yokluğu eleştiri olarak algılanabilir.”

Benim buradan anladığım, övgünün olmaması değil, dengeli olması!

Geçenlerde bir anne 5 yaşındaki kızı için benden danışmanlık almak üzere geldi. Konu, bu kız çocuğu bebekliğinden beri “Çok güzel bir kız” olduğuna dair yoğun övgüler alıyordu ve şimdi ise kendisi dışında kimsenin övgü almasına, beğenilmesine tahammülü kalmamıştı. Kıskançlık duygusu bu yavruyu esir almış, günlük hayatını sekteye uğratır olmuştu. Ve anne de ne yapacağını bilemez durumdaydı.

Çocuklar 2 yaş civarında kendilerini bedensel ve cinsel olarak da ifade etmeye ve bu konularda sorgulamaya başlıyorlar. “Ben kızım değil mi anne?” “Ben güzel bir kızım değil mi anne?” soruları benim o yaşlarda kızımdan sıkça duyduğum sorulardı. “Evet sen bir kızsın. Güzel bir kızsın. Fakat güzellik dışında özelliklerin de var…”

Çocuğa ayına-yaşına uygun olarak kendisini tanımasına ve anlamlandırmasına destek vermek kanımca çok önemli… Güzel, akıllı, yetenekli olmakta ve çocuğu aynalamakta bir sakınca yok! Sakınca şu ki, çocuğun sadece varoluşuyla değerli olduğunu, bu dünyada biricik ve benzersiz olduğunu; ve her birimizin de sadece varoluşumuzla değerli ve biricik olduğunu ona hissettirmeksizin yapılan övgüler havada kalıyor ve çocuğun gelişimine destek değil, köstek oluyor.

Hiç unutmam, 5-6 yaşlarındayken kızım yaptığı resimleri bana gösterir ve fikrimi almak isterdi. Ben de anneliğin verdiği duygusallıkla hepsini çok beğenir ve “Çok güzel olmuş” derdim. Bir gün bana, “Anne, sen de her yaptığım resmi beğeniyorsun ama…” deyiverdi! Ve anladım ki, çocuğum benden onay değil, gerçek bir değerlendirme istiyordu; ona destek olmama, yeteneklerini geliştirmesi için ona yol göstermeme ihtiyacı vardı. Kısaca, benden “etkin annelik” bekliyordu.

Bir de biz ebeveynler, o sırada zihnimiz çok meşgul ya da zamanımız çok kısıtlı olduğu için, “Aaa, tabii, çok güzel olmuş, aferin, harikasın…” gibi cümleleri sıkça sarf ediveriyoruz. Fakat çocuklarımız öyle saf, öyle duyarlı enerjiler ki, o anda dikkatimizin kendilerinde olmadığını, övgü cümlelerimizin de bir baştan savma cümlesi olduğunu anlayabiliyorlar.

KOŞULSUZ SEVGİ…
Her anne-baba çocuğunu çok seviyor ve çocuk da değerli olduğu bilgisini anne babanın bu çok özel koşulsuz sevgisiyle ve çocuğa yönelik ilgi- dikkatiyle öğreniyor. Ve sanırım, övgü konusunda da anahtar bu!

Örneğin; çocuğumuz başarılı olduğunda onu övmek yerine; sorumluluklarının bilincinde, elinden gelenin en iyisini yapan bir birey olduğu için onu takdir etmek; dolayısıyla da onu başarıya ve mükemmeliyetçiliğe sevk etmek yerine potansiyelini en üst seviyede ifade etmek üzere sorumluluk alan, artılarının-eksilerinin farkında, etkin bir birey olmaya yöneltmek yerinde olur. Sonuçta, çocuk başarılı ya da başarısız olabilir; fakat o elinden gelenin en iyisini yapan, sorumluluklarını bilen kendine ve diğerlerine sevgisi ve saygısı olan, farkındalıklı bir bireydir.

AFERİM’LERİMİZ GERÇEĞİ YANSITIYOR MU?
Yoksa, aferin çocuğum her dersten 100 alıyorsun, demek yerinde ve sağlıklı bir övgü değil. Bu sefer, çocuklar başarı saplantılı ve başarısız olduğunda kendisini değersiz bulan, özgüvensiz bireylere dönüşüveriyorlar. Oysa, çocuğun sadece O olduğu için sevildiğini bilmesi ve değerli olduğunu hissetmesi çok başka; bunu bilen ve hisseden çocuğun ise yerinde ve ölçülü övgüde şımarma ihtimali de sıfır… Tam tersi kendisine emek vermek, yeteneklerini geliştirmek konusunda daha azimli, hayata pozitif bakan, sağlıklı bir birey olmak yolunda; ne istediğini ve ne istemediğini bilerek her geçen gün ilerlemesi demek…

Sonuçta, çocuklarımızın biricik ihtiyaçlarına kulak vermek, varlıklarına kaliteli bir dikkat ve destek vermek, onları koşulsuz sevmek, övgülerin en güzelidir diyebillir miyiz?..

DERYA GÜLTERLER (PSİKOLOG):
“ÇOCUĞUNUZUN İHTİYACI NE?”

Çocuk yetiştirmeye dair hiçbir şeyi bunu yaparsan tam olarak bu sonucu alırsın, diye ölçme şansımız yok. Çocuk yetiştirirken, anne babanın bu konudaki tecrübesinden, ailenin yakınında oturan eşe dosta, kardeş sayısından okuldaki arkadaşlara, anne babanın eğitim durumundan çocuğun zekasına binbir tane etmen çocuğunuzla kuracağınız ilişki üzerinde söz sahibi olur. Bu sebeple de ne yazık ki çocuk yetiştirmenin 100 gr un, 1 bardak toz şekerlik tarifleri aynı ölçüde kabarık bir kek yapmanızı sağlamaz.

PEKİ, NE YAPMALI?
Anne babaların fark etmesi gereken; çocuklarıyla nasıl yakınlaşıyorlar, nasıl oyun oynuyorlar, birbirlerini nasıl izliyorlar, birbirlerine nasıl destek oluyorlar, ihtiyaçları ne gibi sorularının farkında olmalarıdır. Çünkü ne kadar aile varsa, o kadar fazla kombinasyon çıkıyor ortaya. Bazı davranışlarının ne kadar fark etmeksizin geliştiğini, kendilerinin çocuklarını etkiledikleri kadar çocuklarının da onları etkilediğini görmeliler. Bu farkındalık, çocuklarıyla ilişkilerinde inanılmaz değişimler yaratıyor.  

İşin özü, ihtiyacın farkına varmak. Bazı çocuklar içlerinde bulundukları koşullarla birlikte, öylesine kendi kabuğuna çekilmiş, öylesine fark edilmekten korkmuştur ki istediğiniz kadar övün o çocuğu o kabuktan çıkaramazsınız. Çünkü farkedilmek, onun hayatında daha fazla sorumluluk almak zorunda kalmak demek olabilir. Farkedilmek şiddete maruz kalmak demek olabilir. Farkedilmek, utandırılmak demek olabilir.

Bazı çocuklarsa, yaşadıkları koşullar içerisinde o kadar kıymetli olabilirler ki farkedilmedikleri anda kendi varlıklarından şüphe duymaya başlıyor olabilirler. Kendisine oyuncak getirmeyen amcasının onu sevmediğini, bugün yine çok güzel olmuşsun demeyen arkadaşının onu kıskandığını zannedebilir.

Her çocuğun kendi özelinde ihtiyacı bambaşkadır. Kitaplarda yazanları, uzmanların söylediklerini uygulamadan önce yapılması gereken çocuğunuzu izlemektir. Başında dikilip, günlüklerini okuyup, bitmek bilmeyen sorular sorarak izlemekten bahsetmiyorum elbette. İzlemek demek, çocuğumun neye ihtiyacı var, bu davranışı ile bana ne anlatmaya çalışıyor sorusunu kendimize sormak demektir.

O zaman çocuğunuzun ihtiyacı görülmek, farkedilmekse yansıtır, över, neleri iyi yaptığını farkettiğinizi, varlığından duyduğunuz mutluluğu ona göstermeyi seçersiniz. Eğer ihtiyacı seçimler yaparak kendi gücünü sınayabilmekse onu biraz daha kendi haline bırakmayı seçebilirsiniz.  İhtiyacının arkasında duran sebepleri görüp onları değiştirmek için adım atabilirsiniz.

Aksi halde, ister övün, ister yerin sonunda kurduğunuz cümle; ‘Uzmanlar ne dediyse yaptık yine de işe yaramadı’ olacaktır.”


DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.