Bebeğimiz rahmimize düştüğü andan itibaren, onu her türlü fiziksel ve duygusal acıdan, dolayısıyla da “tehlike” olarak algıladığımız her şeyden korumak isteriz. Bu arada büyümesi ve gelişmesi de ayına-yaşına uygun olarak gelişsin isteriz. Ve bu ikisi bazen birbiriyle çelişiverir. Nasıl mı? Çocuklar 6 yaşına kadar “tehlike” kavramını pek oturtamıyorlar. Ama her şeye tehlikeli deyip, her şeye kısıtlama getirdiğimizde de sürekli söylediğimiz “olumsuz mesajlar” çocuğa yaşadığı dünyanın güvensiz ve tehlikeli olduğu mesajını veriyor. Ki, insan yaşadığı Dünya’ya güvenemezse, Evren’e sırtını yaslayamazsa, bir an bile mutlu olamaz ve kendini ifade edemez. Oysa bizler bu dünyaya mutlu olmaya ve kendimizi, biricikliğimizi ifade etmeye geldik. Hiç unutmam, kızım Duru 5 yaşına geldiğinde bayram yapmıştım, artık tehlikeleri anlattığımda daha iyi anlayabiliyor ve bu konuda verdiğim uyarılara neden-sonuç ilişkisi kurarak uyabiliyordu. Zaten, anneleri en çok yoran sürekli bebeğe konsantre olmak zorunluluğu. Çünkü kafanızı çevirdiğinizde bir olumsuzlukla burun buruna gelebiliyor, çünkü “tehlike” kavramından haberi yok! Zihnimizin yapısı da böyle oluşuyor işte! Öğrenerek! 1-1,5 yaşına kadar her şeyi kendimizle bir sanıyoruz, tehlikeyi algılayamıyoruz. Bu arada yavaş yavaş öğreniyoruz ve bu anlamdaki öğrenme 18 yaşına kadar sürüyor. Neden-sonuç ilişkisi kurarak, detaylar hakkında analiz yaparak, öğrenmemiz gereken ne varsa öğreniyoruz. Örneğin, soba sıcak, dokunduk, elimiz yandı. Zihin bunu öğreniyor. Ve bu tarz bir deneyimi her saferinde yaşayarak yeniden öğrenmiyoruz. Artık, biliyoruz. İşte, 5 yaşına kadar da çocuklar bunun tam tersi! Her şeyi anda yaşıyorlar, oyuna dalıp dünyayı unutuveriyorlar örneğin; tehlike nedir bilmiyorlar, geçmişi de geleceği de sorgulamıyorlar ve iç sesleri ne derse onu yapıyorlar. Öyleyse, çocuklarımıza hayatta kalacakları şekilde tehlikelerden nasıl korunabileceklerini, nasıl önlem alabileceklerini öğretelim, ama içlerine gereksiz korku da salmayalım. Onlar anı doya doya yaşayabilen, kalplerinin seslerini dinleyebilen çocuklar oldukları gibi, büyüdüklerinde de bunu doğallıkla becerebilsinler. Çünkü hayat bir denge! Ve denge de ancak; zihnimizin, bedenimizin ve ruhunuzun ihtiyaçlarına eşit ölçüde cevap vermekle sağlanabiliyor. En çok da bunu öğretmeyi çocuklarınıza borçluyuz. |
ÇOCUKLARA TEHLİKEYİ ÖĞRETMEK! AMA NASIL? Çocuklarımızı her tür tehlikeden korumak istiyoruz, kıllarına zarar gelmesin istiyoruz. Her şeyi kontrol edebileceğimizi düşünüyoruz ve her şeyi kontrol edebilmeyi onlara öğretebileceğimizi sanıyoruz. Evet, çocuklarımıza neyin ve nasıl tehlikeli olduğunu öğretmeliyiz ve tabii ki tehlikelere karşı nasıl önlem alabileceklerini de öğretmeliyiz. Fakat, hayatı kontrol edemeyiz, ancak hayatın içinde uyumla yaşamayı öğrenebilir ve çocuklarımıza da uyumu ve dengeyi öğretebiliriz. Evet, yaşadığınız dünyada tehlikeler var, ama yaşadığımız dünya aynı zamanda harika bir yer ve bizler de harikayız! Öyle değil mi? “Peki, denge ve uyumu nasıl kuracağız ve bunu çocuklarımıza nasıl öğreteceğiz?” diyorsanız, işte uzmanların görüşleri…
|
|