Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

BENİM ÇOCUĞUM FARKLI!


Çocuğumun farklı olduğunu ilk ne zaman fark ettim bilmiyorum, sanırım ilk kucağıma aldığımda hissettim… Sanırım her anne de bu duyguyu bebeğini ilk kucağına aldığında yaşıyor. Çünkü gerçekten her bebek farklı! Ama bu farkı ilk fark ediş, hoşa giden bir fark!

Sonra bebeğimiz büyüdükçe onun bize benzemeyen ya da diğer bebeklere benzemeyen huylarını görüp hoşlanmayıveriyoruz. Hatta, “Kime benzedi ki bu, ne ben ne de babası böyle değiliz, valla ailemizde yok böylesi” deyiveriyoruz.

Aslında bu noktaya gelene kadar bile aylar, hatta yıllar geçebiliyor, çünkü biricik yavrumuzun farklı olduğunu genellikle önce inkar ediyoruz.

Ama gerçeği görmemek yani inkar hiçbir işe yaramıyor, bize ve bebeğimize zaman kaybettiriyor; bebeğimizin biricikliğine gereken kabul ve desteği vermediğimizde ise, gelişimi olumsuz yönde etkileniyor. Özellikle gelişim geriliği sorunlarında, bebeğin farklılığını daha ilk günden fark etmek hayati önem taşıyor. Sitemizin Forum sayfalarında bile gün geçmiyor ki, “Meğer bebeğim farklı imiş” diyerek bir annenin yüreği dağlanmasın... İnkar sürecinin ardından ise, “Neden ben, neden benim bebeğim” soruları geliyor, ardından depresyon ve ardından da kabul… Anne, bebeğinin farklılığı her ne olursa olsun, kabul sürecine ne kadar çabuk girerse, bebek için o kadar hayırlı.

OTİZM’DE FARKINDALIK AYI!
Nisan ayı ise, otizmde farkındalık ayı! Otizm denilen gelişim bozukluğunu tanımak, erken teşhis etmek ve otistik çocukların özel eğitim almalarını sağlamak amaçlanıyor. Her 150 doğumdan 1’inin otizm riski taşıdığını düşünürsek konu çok önemli.

Ama konuya biraz daha genişleterek bakalım istiyorum. Örneğin, koca koca bilboardlar asılıyor şehre, “Otizmin farkındayım” deniyor. Otistik anne babası değilsin ve otizmin farkındasın; harika! Peki, kendi çocuğundaki herhangi başka bir farkı, fark ve kabul edebiliyor musun? Ya da okulda çocuğunun sıra arkadaşı, otistik bir çocuk, bunu kabul edebilir misin?

Otistik çocuğu olmayanlar için, “Otizmin farkındayım” sloganları bir noktaya kadar ilgi görebilir, ama herkes çocuğunun “farklı” olduğunu fark ettiğinde durum değişir. Gelişim gerilikleri, öğrenme güçlükleri, dikkat ve hiperaktivite sorunları çok zor durumlar biliyorum. Ama işte, çocuğumuz otizm, öğrenme güçlüğü, dikkat ve hiperaktivite ya da bunlar gibi yeni yeni tanımaya çalıştığımız bir sorunu yaşamasa da farklı; ve biz onu fark etmeden farklı olduğu için dışlıyoruz.
 
KABUL VE DESTEK…
Bugünkü konumuzu ele alalım örneğin; çocuğum sebze yemiyor! En basiti! Ama annelerin hayatı nasıl da kabusa dönüyor biliyor musunuz? Neden; kabul yok! Ya da önyargı var! Sebze yemiyor, deyip geçiyoruz. Ya da o çocuğun falanca sebzeyi hayat boyu yemeyeceğini kabullenmiyoruz. Çocukta bir yanlış arıyoruz, sonra da kendimizde... Ama bir yanlış olmayabilir işte! Sadece doğuştan gelen özelliklerimizle yönlenmiş olabiliriz pekala... Mesela ben, Duru’nun yemek konusunda gurme derecesinde seçici bir çocuk olduğunu anlayana kadar çocuk 3 yaşına geldi. Hâlâ daha elma ve muz dışında meyve yemez. Sebzelerin ise hepsini yiyor. Önce pilavla birlikte tattı çoğunu, hiçbirini yemiyordu. Her gün yapıp yapıp döküyordum.
 
Sonra kabullendim, o isteyince yiyor. Benim görevim pişirip sunmak! Hala babası gibi sebze yerine et yemeğini her zaman tercih eder. Ama her öğün et verip vermemek benim elimde! Bir de sebze ve meyveyi iyi tarım ya da organik tarım tüketin ne olur. Duru, elma ve muz dışında meyve yemiyor, diye dövünüyordum. Şimdi seviniyorum! Uzmanlar uyardı, kabuksuz olan sebze ve meyveyi çocuklarınıza yedirmeyin, diye… O yüzden işte organik ya da iyi tarım diyorum ya…
 
Düşünün, siz çocuğunuzun falanca meyveyi ya da sebzeyi yemediğini kabullenmiyorsunuz, ya otizmli çocuğun annesi ne yapsın? Çocuklarımızı doğuştan getirdikleri her özelliğiyle kabul etmek ve desteklemek durumundayız. Ebeveynlik bu; başka nasıl yapılır ki? Önce kendimizi ve çocuğumuzu kabullenirsek, belki toplumdaki her türlü farklılığı kabullenmek daha kolay olur. Çocuğumuzun sıra arkadaşı yaramaz ya da başka bir şey diye öğretmene her gün şikayete gitmemeyi de, çocuğumuzun bu konuyu kendisinin dengeleyebileceğini de öğrenmiş oluruz belki…

 

ÇOCUĞUNUZ SEBZE YEMİYOR MU?

Biz sevmesek de çocuğumuz sebze yesin istiyoruz. İstiyoruz, çünkü her yerde sebze-meyve tüketimin önemli olduğunu duyuyoruz. Sebze tüketimi önemli! Önemli çünkü sağlıklı! O halde ailece sebze tüketelim. Ama nasıl?

Sebze yememek, okul öncesi ve ilkokul dönemi çocuklarının genel özelliklerindendir. Genellikle yaşamın 1. ve 2. yılında afiyetle yenilen yemekler 3. doğum gününden sonra yavaş yavaş reddedilmeye, anne ve babalar da bununla birlikte üzülmeye başlar. “Çeşit çeşit yemekler yapıyorum, uğraşıyorum ama bir türlü yemiyor” diye üzülerek anlatırlar çocuklarını. Bazı bebekler ise 3 yaşını falan beklemez, katı gıdaya geçtikten hemen sonra sebze yemeklerini reddediverirler, hatta tadına bile bakmaları mümkün olmaz. Eğer siz de sebze sevmeyen bir çocuğun annesi veya babası iseniz, sitemiz www.anneoluncaanladim.com‘un yazarlarının önerilerine kulak vermelisiniz.

BAŞAK DEMİRHAN (Anne ve Bebek Diyetisyeni):
“ÇOCUĞA SEBZEYİ SEVDİRECEK FORMÜLLER”

• “Çocukların severek yediği bir yemek muhakkak vardır. Bunlar genellikle çorbalar, köfteler, makarnalar, süt ve yoğurt gibi besinlerdir. Günlük beslenmesinde sebze yeme sıkıntısı olan çocuklar için en doğru yöntem sebzeleri sevdiği besinlerin içine gizleyerek yedirmedir. 
• Kırmızı mercimek çorbasını havuç ve 1 küçük boy kabak ile beraber pişirip blenderdan geçirin. Çocuğunuz mercimek tadının ağır bastığı çorbanın içinde kabağın ve havucun olduğunu fark etmeyecektir.
• Evde yapılmış köfteli sandviçler çocukların en çok sevdiği yemeklerdir. Evde hazırladığınız köfteleri sebzeli köfteler olarak hazırlayın. Bezelye, rendelenmiş kabak, közlenmiş patlıcan, teflon tavada ince ince kıyılıp pişirilmiş ıspanaklar gibi sebzeler kıymanın içine en kolay saklanabilecek sebze alternatifleridir.
• Evde hazırladığınız sandviçin içine, közlenmiş, tuzlanmış ve çatal ile ezilmiş yarım küçük boy patlıcan sürün ve üzerine köfteleri koyun. Hazırladığınız salça sosun içine ince ince doğranmış taze kırmızı biber ve yine ince ince kıyılmış çarliston biber ekleyin. Domates sos ile beraber pişirdiğiniz bu sebzeler sosun içinde hissedilmeyecektir. Hazırladığınız sosu da sandviç içine sürebilirsiniz.
• Çocuklar makarnaları severler. Genelde yedikleri makarnalar da soslu makarnalar olur. Çocuğunuza hazırlayacağınız kıyma soslu makarnaya sebzeleri koymayı denediniz mi? Kıyma teflon tavada pişerken üzerine domates ile beraber ekleyeceğiniz rendelenmiş mantar veya birkaç dal ince kıyılmış ıspanak, sos ile beraber karışacak ve çocuğunuz tadını hissetmeden sebze soslu makarnasını yiyecektir.
• Kurubaklagil yemeklerini bazı çocuklar çok sever. Kuru fasulye ya da nohut yemeğinin içine minik minik küp şeklinde doğranmış brüksel lahanasını denemekte fayda vardır.
• Çocuklar krep veya omlet gibi besinleri kahvaltıda yerler. Krep hazırlarken hamurunun içine rondoda kıyılmış maydanoz ve ıspanağı eklemeyi ve yeşil krep yapmayı deneyin. Çocuklar görüntüsü farklı olan, yeşil, kırmızı, sarı gibi canlı renklere sahip besinleri severler. Sabah kahvaltısına hazırlayacağınız yeşil krep veya omlet ilgisini çekebilir. 
• Evde pizza yapabilir ve pizzanızın üzerine sebzeler seçebiliriz. Üzerine peynir, domates, zeytin, rendelenmiş mantar, taze kırmızıbiber gibi besinleri seçerek hazırladığımız pizza çocuğumuzun bir öğünde sağlıkla yiyebileceği bir yemek olacaktır.
• Okul öncesi dönem çocuklarının tüketmesi gereken porsiyon ölçülerinin bizimkilerin yarısı kadar olduğunu unutmayın. Makarna sosunun üzerinden veya çorbasının içinden gelecek sebzeler ihtiyacını karşılamaya yetecektir. Anne ve baba olarak siz düzenli olarak sebze yemeği tüketin ve sizin sebze yemeği yediğinizi çocuğunuz görsün. Sizi taklit eden çocuğunuzun bu dönemi geçtikten sonra tıpkı sizin gibi artık sebze yemeğini de yediğini göreceksiniz.”


PROF. DR. BENAL BÜYÜKGEBİZ (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı)
“ÇOCUĞA HOŞGÖRÜ VE SABIR GÖSTERMEK GEREK...”

“Bir araştırma sonucuna göre, çocuklarının sebze yemesini isteyen anneler, en çok sebze yemeği sevmeyen veya yemeyen annelermiş. Belki de “Bizim gibi olmasın” diye bir tepki. Ama eğer bizim bu konudaki ısrarımız çocuğumuzla ilişkimizi olumsuz etkiliyorsa, biz onu o da bizi üzmeye başladıysak, vazgeçelim.


Önemli olan çocuğun sebze yemesi değil, sebzeyi sevmesini sağlamak. Olmuyorsa, olmaz.
Hiç kimse ama hiç kimse sevmediğini yemez. Yemek istemez. Araya sevgi, hatır da girse bir yere kadar. Yani kısaca, çocuğunuz da olsa sevmediği yemeği sizin için sürekli olarak yemez.


Ayrıca çocuklarımızdan her sebzeyi de yemesini bekleyemeyiz. Hiç kimse tüm sebzeleri yemez. Yemek istemedikleri olur. Az sevdikleri ve çok sevdikleri ayırımı yapabilir. Bu hakkı da tanımak gerek. Sadece sebzeler için de olmamalı bu hoşgörümüz. Diğer yemekler, diğer besinler için de söz konusu olmalı.


Özellikle de çocuklar yeni lezzetleri tatmada ve benimsemede tutucu davranabilirler. Bu eğilimlerine de hak vermek gerek. Kimini tatmayacaktır, kimini tatsa bile yutmak istemeyecektir. Yutsa bile bir ikinci lokmayı daha yutmak istemeyebilecektir. Bu davranışlarını da anlayışla karşılamak ve sabırlı olmak gerek. Kendinize ve ona zaman tanımaktır bu... Ama bu, tabağına sebze koymaktan bizi alıkoymamalıdır. Yese de yemese de, tabağında ille de görmelidir. Yorumsuz, üstelemeden, baskı yapmadan ve hakkında konuşmadan... “Yemiyor musun?”, “Yemelisin”, “Neden yemedin?” gibi sevimsiz sorularla bıktırmadan, onu bu konuda duyarlılaştırmadan. Sadece tabağına koyalım, o kadar...

 

TABAĞINA SEBZE KOYMAKTAN VAZGEÇMEYİN!
Yine araştırmalar, tabaklarında 10-20 defa görmeleri gerektiğini söylüyor. Belki bir süre sonra tadına bakmaya kendi iradeleri ile razı olabilirler. İrade onların olmalı sonuçta… Onlar kendileri karar vermeli çatala koymaya, ağızlarına götürmeye... Kısaca denemeye...

Sebzeleri lezzetli kılmak da bizim işimiz. Bazı çocuklar sebzeleri sadece haşlanarak yiyebilirler. Bazıları da yemek halinde. Bilinmez... Denemek gerek. Ayrıca yoğurt ile, peynir ile, yağ, limon gibi tatlandırıcı unsurlarla da tatlandırmayı deneyebilirsiniz.


Bazen püre halinde daha kolay yiyebilirler. Zaman zaman makarna sosu haline de dönüştürebilirsiniz. Ama onları aptal yerine koymadan, güvenlerini kaybetmeden... Bu yönden bakınca sebze yememesi size olan güvenlerini zedelemekten daha iyi bile gözükebilir. Aman dikkatli olmalısınız.


Bazı sebzeleri çok haşlamanız yenilmelerini kolaylaştırabilir. Bazı çocuklar da bazı sebzeleri çiğ olarak sevebilirler. Ayrıca, yine çocuklar sosları severler. Ellerindekini bazı soslara batırarak yemeyi sevebilirler. Bu nedenle değişik soslar yapabilirsiniz. Özellikle de yoğurtla yapılan soslar sağlıklı da olup, aynı zamanda bir başka besin grubunun da tüketilmesini kolaylaştırabilirler.”

 

 

 

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.