Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

ÖNCE ANNEYİM, SONRA...


Önce anneyim, sonra…

İtiraf etmeliyim ki, Mayıs 2002'den beri önce anneyim, sonra… Sonra kadın, sonra gazeteci, sonra eş, sonra vs. vs. vs… Öyle ki, annelik benim özgürce seçtiğim bir tutsaklık gibi… İsteyerek, büyülenerek, emek vererek, bazen de iç sızıları çekerek yaşadığım bir bağlılık… Zaman zaman; "Bir çocuk doğur, hayatın alt üst olsun" diye veryansın etsem de, her gün anne olduğum için şükrettiğim bir yaşam biçimi…
Ve bu yaşam biçimine aslında 30'umdan önce bilinçsizce, 30'umdan sonra da bilinçle hazırlık yaptığımı söylemeliyim. Aslında her kadın, doğduğu andan itibaren anneliğe bilinçli- bilinçsiz hazırlanıyor. Sonrasında ise, çocuklu hayatı seçiyor ya da seçmiyor. Tabii, çocuklu yaşam, her kadın için bir seçim bile olamıyor çoğu kez ülkemizde ve başımıza ne geliyorsa bu seçmediğimiz-seçemediğimiz yaşamlardan geliyor.

Ben 30'umdan sonra, anne olmak istediğime iyice karar verince hiç unutmuyorum, bunu müjdeli bir haber gibi yaşamış ve gidip derhal bir check-up yaptırmıştım. Fakat, aslında en zoru psikolojik hazırlık dönemi. "Acaba anneliği becerebilir miyim, çocuğuma maddi- manevi yetebilir miyim" tripleri, insanda her an her şeyi öylece bırakıp kaçma isteği bile uyandırıyor.

Ben de bir yere kaçmıyordum belki ama anneliği; "Şimdi kriz var-para yok, yeterince hazır değilim sanki, bebeğimin babası olacak adam doğru adam mı acaba", sorgulamalarıyla erteleyip duruyordum. Ve bir gün hiç beklemediğim bir anda 17 günlük hamile olduğumu öğreniverdim. Bu öğrenme bütün hayatımı değiştirdi, çünkü artık gerçekte en çok anneliğe hazır olduğumu biliyordum.
Sonra… Yarışa hazırlanan atletler gibi, hazırlandım Duru'yu doğurmaya… Hamilelik kursları, hayatımda ilk defa düzenli süt içmeler ve açık havada yürüyüşler… Doğum iznini alana kadar çalışma hayatım devam etse de uykularım, hatta ayağımı yere basışım bile değişmişti artık. En büyük özlemim ise yavrumu normal yolla doğurmak ve emzirmekti…
Maalasef Duru'yu normal yolla doğuramadım, çünkü ters geldi. 32. haftaya kadar dönmediyse genellikle dönmez bilgisine rağmen, evde 2 gün kimseye söylemeden, inatla ilk faz doğum sancıları çeksem de, hatun kişi de inatla dönmedi. Anlayacağınız, daha karnımdayken kiminle muhatap olduğumu da öğrenmiş oldum! Doğum bitti, geldik ikinci aşamaya… Sezaryen sonrası kendime gelir gelmez yavrumu göğsüme koydular ve başladı emmeye… Bendeki "Bebeğimi emzireceğim" motivasyonu, ondaki, "Annemi emeceğim işte" motivasyonuyla birleşince, doğrusu tanışma anımızdan itibaren iyi bir çift olduk. Öyle ki, doğumdan 3 gün sonra hastaneden çıktığımızda, çok dikkat etmeme rağmen göğüslerim her 10 dakikada bir emilmekten yara olmuştu.
Bugün ise, ben Duru'yu ilk 6 ay sadece anne sütüyle besleyen yüzde 9'luk azınlığa girmiş olmanın haklı gururunu yaşarken, o da anne sütü emmiş olmanın sağlığıyla direkt ilgili avantajlarını yaşayan bir çocuk oldu. Örneğin, 2 yaşına kadar sadece 1 kez hastalandığını söylesem… Ve siz de maaşallah deseniz…

MUTLU BEBEK KİMDİR?

Meslek hayatı boyunca bebeklerin ve çocukların sağlığı yanında mutluluğu için de çalışan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan ile “mutlu bebek” kavramını konuştuk. Normal yolla doğurmak, anne sütüyle beslemek, ilgi, sevgi ve şefkatle dokunmak bir bebeğin mutluluğu için gerekli olan ön koşullar…

Bir toplumun geleceği sağlıklı çocukların varlığı ile sağlanabilir. Bir bebeğin mutluluğu, anne daha çocuk doğurmaya karar verdiğinde etkilenmeye başlıyor. Annenin sağlığı, annenin çocukken beslenme şekli, spor yapma alışkanlığı, hamile kaldığı zaman bebeğine geçirebileceği özellikler, hepsi doğacak bebeği etkiliyor.
Hamileliğin ilk 3 ayı çok önemli. Embriyonel dönem diyoruz; anne karnında bebeğin organları yapılanıyor. Bu dönemde annenin huzuru da çok önemli. Bebek daha anne karnındayken, annesinin mutluluğu, annesinin çevresel etkenlerden etkilenmesi, annesinin sevdiği yiyecekler ve bunların kokuları bebeği etkiliyor.

Gelelim doğum sırasına, annenin bebeğine geleceği için vereceği ilk ödül, onu normal yolla doğurmasıdır. Bebek, normal yolla doğduğu zaman çok önemli pozitif etkiler alıyor; bağırsakta faydalı flora oluşuyor, bebeğin bağışıklık sisteminin daha iyi yapılanması söz konusu oluyor ve bebek özellikle de akciğerleri için çok önemli pozitif katkılar alıyor.

ANNE SÜTÜ MUCİZESİ
Doğduktan sonra anne sütüyle beslenmeye başlanması bebeğe verilebilecek en güzel hediye. Her zaman steril, kolay, hazır, içinde bağışıklık maddeleri bol olarak bulunan, inanılmaz büyüme faktörleri bulunan bir besin anne sütü… Ayrıca, anne sütünün bebeği gelecekte obeziteden, diabetten, çölyak hastalığından, alerjilerden koruyan özelliği var. Anne sütü bebeği ayrıca, koroner kalp hastalıklarına yatkınlıktan ve hiper tansiyona karşı da koruyor. Bununla da kalmıyor, anne sütü bebeği orta kulak iltihabından, solunum yolu enfeksiyonlarından ve ishalden de koruyor. Ayrıca, anne sütü alan bebeklerin IQ skorları daha yüksek oluyor, yani anne sütü bebeklerin daha akıllı ve sağlıklı olmasını sağlıyor. .
Bir bebeğe verilecek en önemli ödül normal yolla doğum ve anne sütü vermektir… Anne sütü mucizevi bir gıdadır. Ülkemizde elde edilen verilerde yüzde 9 bebek sadece anne sütü almakta, yüzde 8’i hiç anne sütü almamakta, yüzde 83 bebek de anne sütüyle birlikte başka gıdalarla beslenmektedir. Oysa, ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmeyi öneriyoruz. Çok değerli bir besin olan anne sütü verilmediğinde biberonla beslenmede büyük bir artış olmakta, bebeklerin yüzde 20’si, içinde yaşamsal besin değeri olmayan nişastalı mamalarla beslenmektedir. Bu durumda çocuk kilo almasına rağmen sağlıksızdır.

Bugün ülkemizde yüzde 50 çocukta demir eksikliği anemisi görülmektedir. Demir eksikliği nedenleri olarak, demirli gıdaların yeterli tüketilmemesi ve vücut tarafından iyi kulllanılmaması gösterilebilir. Ek besin olarak 6. ve 7. aylarda sebze çorbaları içinde ete, ezilerek başlanmalıdır. Kırmızı et, tavuk, balık, hindi, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, pekmez ve kuru baklagilller demir eksikliğini önleyici besinlerdir. Çinkonun da büyüme ve gelişmede önemli bir yeri vardır. Büyüme ve gelişme, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, tat duygusu, iştahsızlığın engellenmesinde etkilidir. Çinko; kırmızı et, kuru baklagilller, yağlı tohumlar ve tam tahıl ürünlerinde bulunur. Bebeklerde şeker ve şeker katılmış besin tüketimine dikkat edilmeli ve 1 yaşına kadar rafine şeker ve tuz katılmış besinler kullanılmamalıdır. Ülkemizde yaklaşık yüzde 11 oranında bebeklerde malnütüsyon (zayıf çocuk) görülmektedir. Bir diğer tehlike de şişmanlığın yaygınlaşmasıdır. Dünyada 5 yaş altında yaklaşık 20 milyon çocuk fazla kilolu ve obezdir ve bu çocukları gelecekte sağlık sorunları beklemektedir. Sağlıklı beslenme temelleri erken yaşlarda aile tarafından atılır. Anne sütü dışında aşırı karbonhidratlı ve nişastalı gıdalarla beslenen bebeklerde, yağ hücreleri sayı ve volüm olarak artar ve bunlar gelecekteki obezitenin temelini teşkil eder.

SEVGİYLE DOKUNMA
Bir bebeğin mıtluluğu için, bebeğe dokunmak çok önemlidir. Örneğin; eskiden giydirilen bebek eldivenleri artık çıkarılmış durumda… Biz diyoruz ki, bebek doğduktan sonra ilk yarım saat içinde anne göğsüne konulmalı, annesine dokunmalı, temas etmeli… Bu durum annede süt sekresyonunu da arttıran ve başlangıcı sağlayan en önemli faktördür. Bebeği çıplak olarak anne ve baba göğsüne koymak, bebeği daha mutlu kılıyor, anneyi ve babayı bebekle iletişim bakımından daha iyi yapılandırıyor. Her çeşit dokunma çok önemli. Çünkü inanılmaz bir güven duygusu oluşturuyor; yeterince dokunulmayan, sevgisiz çocuk iyi büyüyemiyor.

Bu arada bebeğin giydiği kıyafetler ve kullandığı bezlerin de vücuda dokunması önemli. Dokunmadan dokunmaya fark var ve en güzelini hakkeden de çocuklar. Bu bakımdan her çeşit pozitif etkileşimin, her çeşit pozitif dokunmanın bebeğin vücut ve ruh sağlığında, çok önemli yeri var. Bağışıklık sistemini, dokunarak, bebekle iletişim kurarak sağlayabilirsiniz. Sevgisiz çocuk iyi büyüyemez. Aslında bu sadece bebekler için değil, yetişkinler için de önemli. Şimdi dünyada çok yaygın olan bir yaklaşım var: Sevgiyle dokunmak, bağışıklık sistemini güçlendirir, çünkü mutluluk hormonunun salgılanmasını pozitif olarak etkiler.

BEBEĞİN POPOSU…
Bebek hastanede doğuyor, ilk eğitimler burada veriliyor. Bebek, anne memesine adapte olmaya çalışıyor. Sonra, evine gidiyor. Bir bebeğin doğduktan sonra ilk kontrolü 7ila 10. gün arasındadır. Ve bebek kontrole geldiğinde bebeğe yazılan reçetede iki ürün yer alır. Bunlardan birisi anne sütüyle beslenen bir bebek için, fizyolojik dozda gerekli olan D vitamini, ikincisi pişik kremi… Yani bebeğin mutluluğu, onun vücudunu sağlıklı kılabilmek için anne sütü artı D vitamini, artı pişik kremi şeklinde gelişiyor. Geçmişte pişik kremini çok yoğun şekilde öneriyorduk, şimdi koruyucu kremler de var. Yani bebeğin poposu, mutluluğu için önemli ve korunması lazım. Geleneksel olarak da ne deriz; bir bebek karnı toksa, altı temizse, gazı çıkmışsa, o zaman mutlu bir bebektir.

Eskiden şartlanma metoduyla bebekleri çişe kakaya alıştırma gibi bir yöntem vardı. Şimdi, çocuk hazır olduğu zaman kendisini belli eder, diyoruz. Bebek 7 ila 9.aya geldiği zaman, özellikle büyük ebeveynler, bebeği çişe tutardı ve bebek şartlanarak öğrenirdi. Bu uygulamayı günümüzde önermiyoruz. Daha özgür, daha güvenli ve bilinçli bebeğin genel olarak 1,5 -2 yaşında çiş ve kaka kontrolünü şartlanmasalar da sağladıklarını görüyoruz. Bu nörolojik sistemin gelişmesiyle ilgili.

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE

Babalar önce anneyi mutlu etsin, sonra bebeği...
Kuşkusuz, bir bebeğin, bir çocuğun mutluluğu için hem annesinin hem de babasının ilgi ve sevgisine ihtiyacı var. Fakat, bebeğin önce anneyi aynaladığı da bir gerçek… O yüzden de anne mutluysa, bebek de mutludur, anne mutsuzsa bebek de mutsuzdur ya zaten… Anneler, "Bu bebeğin bugün nesi var, nasıl da huysuz, huzursuz" dedikleri günlerde, dönüp de bir kendilerine baksalar cevabı kolaylıkla bulabilirler. Annenin en ufak bir sıkıntısı, huzursuzluğu bebeğine yansır… O nedenle ben diyorum ki, babalar önce anneyi mutlu etmeyi iş edinin, sonra da çocuklarınızı… Ve bu alışkanlık sadece bebeklik zamanlarında değil, bir ömür boyu böyle devam etsin. Çünkü, ilerleyen yılllarda da çocuklar anne ve babanın birbiriyle ilişkisinin nasıl olduğundan, hem o anki hem de gelecekteki mutlulukları adına fazlasıyla nasipleniyorlar.

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.