Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

SEVGİYİ ÇAĞIRSAK GELİR Mİ?


Bir arkadaşım 1 ay önce anne oldu! Bebeğinin maaşallahı var, fakat annemizin canı sıkkın; “Sütüm yetmiyor, çocuğum aç kalıyor” diyor başka bir şey demiyor. Ve sabah akşam dayıyor mamayı çocuğa... Neymiş efendim, çocuk ilk günlerde kilo kaybetmiş, şimdi de huzursuzlanıyormuş, sık sık ağlıyormuş... Arkadaşım, 10 bebekten 8’inin uyum sürecinin doğal seyri olarak aynı özellikleri gösterdiğinden habersiz, panik halde...

Bebeğin 9 aylık serüvenininin ardından ilk günler kilo kaybetmesi de, sık sık ağlaması da, sürekli anne memesinde kalmak istemesi de çok doğal oysa... Ama yeni annelerin panik yaşaması da bir o kadar doğal elbet... Fakat biz anneler, yavrularımızla ilgili her panik yaşadığımızda, kendimizi suçluyoruz; işin en kötü tarafı da bu!.. Kendimizi suçlayıp, kendimizi yetersiz ve beceriksiz hissettiğimizde bebeğimiz de daha çok huysuzlanıyor doğal olarak... Çünkü biz yavrularımızın aynasıyız. Biz mutluysak mutlular, biz kendimizi seviyorsak onlar da kandilerini seviyorlar, biz kendimizle barışıksak onlar da kendileri ve dünya ile barışık oluyorlar.

 

SÜREKLİ TEHDİT EDİYORUZ!
Günler, aylar geçiyor. Yemekler yapmaya başlıyoruz, ellerimizle yediriyoruz onlara... Sevgi ile beslemek-doyurmak arasında nasıl bir bağ kurmuşsak artık kuşaklar boyu, çocuklarımız yesin de yesin istiyoruz, ilgimiz de, sevgimizi de yemekle gösteriyoruz ve ister istemez bu sağlıksız durum bir yerlerden pörtlüyor. Ya çocuk obez oluyor, ya anne-çocuk arasındaki ilişki bozuluyor, ya annenin ruh sağlığı elden gidiyor.

Sonra, tehdit ediyoruz çocuklarımızı, “Yemeğini yemezsen seni sevmem ama”... Bu tehditler, kısa sürede farkında bile olmadan çığrından çıkıyor üstelik; “Şunu şöyle yapmazsan seni sevmem, derslerini çalışmazsan küserim, bunu dediğim gibi yaptığın için harika çocuksun!” Bu liste hepimizin doğduğu anda başlıyor ve sonsuza uzayıp gidiyor...

Tabii ki, evlatlarımızı her şeyden çok seviyoruz, onlar için her şeyi yaparız, onlar için en iyi olanı istiyoruz... Fakat, öte yandan, hiçbirimiz koşullu sevmelerimizin farkında bile değiliz işte!..

Sadece doğduğumuz için, bir ismimiz bile olmaksızın sadece var olduğumuz için harikayız aslında... Başkaca hiçbir şey yapmamıza; söz dinleyen, okulda-işte başarılı, evlilik hayatında mükemmel vs. olmamıza gerek yok. Bunları seçersek, istersek olabiliriz elbet... Ama birileri bizi sevsin diye değil!

Uzun lafın kısası sevgili yol arkadaşlarım, sevgi hepimizin içinde; çağırmamıza, ödünler vermemize, bedeller ödememize gerek yok! Biz hepimiz sevgiyiz zaten; kendinize bir sarılın da görün! Sonra da sevdiklerinize sarılın... Yarın Sevgililer Günü, önce kendi kendimizin sevgilisi olalım, sonra tüm sevdiklerimizin ve hayatın...

BUNLARI DENEYİN!
 Çocuğu yemek yemeğe zorlamak ve dikkatini dağıtmak yerine aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz:
- Kendiniz yerken besinin reklamını yapın: “Ne kadar da lezzetliymiş, ben çok beğendim.”
- Özendirin, teklif edin: “Mmmm, çok güzel, sen de bir parça ister misin?”
- Mantıksal açıklama yapın: “Havucun içindeki vitamin görmemizi sağlar, o yüzden tavşanlar çok iyi görür.”


OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE YEME SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ

Okul öncesi dönemde yeme sorunları sıkça ortaya çıkıyor. Bu dönemde her 3-4 çocuktan 1’inde çeşitli yeme sorunları görülüyor; yemek seçme, az yeme, öğün saatlerinde uygunsuz davranışlar gibi... Ancak, bu sorunların bir kısmı geçici olsa da uygun yaklaşımlar sergilenmediğinde, çoğu zaman ileri yaşlara kadar devam edebiliyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Kliniği’nden Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sabri Hergüner, yeme sorunları ve çözüm yolları hakkında önemli bilgiler verdi.

 

Uygun yeme alışkanlıklarının kazanılması sadece fiziksel bir ihtiyacın karşılanmasını değil aynı zamanda sosyal, bilişsel, ruhsal gelişimi destekler. Sağlıklı yeme alışkanlıklarının kazanılması, uyku alışkanlıkları ve tuvalet eğitimi gibi diğer aile içi eğitimlerin ilk uygulama alanını oluşturur. Yeme alışkanlıklarının gelişimi bir sıra halinde ilerler. Anne sütü ya da biberondan emme ile başlayan bu süreç; ardından annenin kaşıkla beslemesi, elle yeme, kaşık ve sonra bıçak kullanmaya doğru ilerler. Aynı şekilde sıvı ile başlayan kıvamda ilerleme; önce püre, sonra ezilmiş, en son olarak da katı kıvama ulaşır. Bu basamakların geçilmesinde ebeveynlerin desteği önemlidir. Çocuğun gelişimi sırasında bu alışkanlıkların kazanılması için ne kadar erken başlanır ve ebeveynler tarafından ciddiye alınırsa, bu sorunların ilerleyen yaşlarda devam etmesi büyük oranda azalır.

 

ANNE SÜTÜ YİNE BAŞROLDE!
Anne sütünün gerek yemek seçme davranışı, gerekse çocuğun yeme miktarı üzerindeki kontrolünü ve bağımsızlığını kazanmasında olumlu etkileri vardır. Çünkü anne sütü annenin yediği besinlerden etkilenir, böylece çocuğun ileride bu besinlerle tanışmasında kolaylık sağlar. Örneğin; emzirirken yoğun havuç yiyen bir annenin bebeği, ileri yaşlarda havucu daha kolay benimser.

Gece yarısı beslenme 6. ayda kesilmeye başlanmalıdır. Aksi takdirde, hem uyku alışkanlıklarının kazanılmasını etkiler, hem de tok mideyle uyanan çocuğun sabah iştahı kapalı olur.

ANNENİN KİLO BEKLENTİSİ GERÇEKÇİ OLMALI
Annelerin çocuğun yediği miktarla ilgili beklentisinin gerçekçi olması gerekir. Yaşla birlikte bebekte iştah ve tartı alımı azalır. Örneğin, ilk yıl 6 kilo alan bebek 2. yılında ancak 2,5 kilo alır. Eğer anne, bebeğin ilk yılındaki kadar kilo almasını beklerse, çocuğun 5 yaşına geldiğinde 35 kiloyu bulması gerekir ki, bu imkansızdır.

2 yaşında çocuk anneden ayrılıp bireyselleşmeye başlar, her şeyi kendi kontrol etmek ister. Televizyon, giyinme, kurallara uyma gibi alanlarda “Hayır” diyebilir. Bu nedenle yeme saatleri de bir savaş alanına dönüşebilir. Bu dönemde ebeveynlerin gereksiz zıtlaşma ve diretmeye girmesine gerek yoktur.

Hareket becerilerinde artışla birlikte ayakta yeme, gezerek atıştırma, istediği yerde öğünlerini geçirme gibi uygunsuz istekler ve alışkanlıklar ortaya çıkabilir.

3 yaşından itibaren çocuklarda yoğun bir öğrenme ve büyüme içgüdüsü hakim olur. Bu nedenle gıdaların ne işe yaradığı, büyümeye ne gibi katkılarının olacağını ifade edilmesi uyumlarını arttırabilir.

Bu yaşta çocuklarda taklit etme, benzeme, model alma davranışı gelişmeye başlar. Ebeveynlerinin davranışlarını benimser, televizyonda gördüğü kahramanlar gibi olmak ister, arkadaşları ile yarışır; bu özelliklerin yeme davranışları üzerine etkisi olacaktır.
1 yaşından önce öğün saatlerinin tüm aile bireylerle birlikte olması önemlidir. Bu hem çocuğun iletişim becerilerinin artmasını, hem görgü kurallarını öğrenmesini, hem anne babayı taklit etmesini, hem aile bireyleri ile olumlu bir ortam içinde olmasını sağlar.

SORUMLULUĞU PAYLAŞIN!
Televizyon, fiziksel hareketliliği azaltacağı, abur cubur yemeye alıştıracağı ve reklamlardaki yeme alışkanlıkları ile ilgili yanlış mesajlar alacağı için olumsuz etkileri olacaktır.

Yeme sırasında tüm sorumluluğu ebeveynlerin kendi üzerine alması çocuğun bireyselleşmesini engeller. Bunun yanında, tüm sorumluluğun çocuğa bırakılması da sağlıklı yeme alışkanlıklarının kazanılmasında yetersiz olur. Bu nedenle, sorumluğun ebeveyn-çocuk arasında paylaşılması gerekir. Yemeğin ne zaman yeneceği, nerede yeneceği, ne yeneceği ve ne kadar yeneceği bu sorumluluk içinde paylaşılmalıdır.

NE ZAMAN DOYACAĞINA ÇOCUK KARAR VERSİN
“Bir kaşık daha ye” gibi olumsuz mesajlar çocuğa farkına varmadan verilebiliyor. Bu durum, çocuğun ne zaman doyacağının kendisinin değil ebeveyni tarafından belirlendiğini, bu konuda kendisine güvenilmediğini ifade eder. Açlık-tokluk duygusunun gelişmesini de engeller.

Çocuğa yemediği durumla ilgili lakap takmak (mızmız, pinti gibi) ya da sosyal ortamlarda yeme alışkanlıkları ile ilgili genellemelerde bulunmak (sebze sevmez, az yer gibi) çocuğun kendisi ile ilgili olumsuz düşüncelerinin yerleşmesine neden olabilir.

 

ABUR CUBURU YASAKLAMAK YERİNE KISITLAYIN
Yeme ile ilgili yasaklar her zaman daha caziptir. Bu nedenle abur cuburları yasaklamayın, sadece kısıtlayın. Örneğin, haftanın belli günleri belli saatlerde atıştırma için vakit ayırın ya da hafta başında bir kavanozun içine çikolata vb. koyup hafta boyunca kendi sorumluluğu altında tüketmesini söyleyin.

YEMEK, ÖDÜL YA DA CEZA DEĞİLDİR
Ancak, yemek hiçbir zaman ödül olarak sunulmamalıdır. Odasını toplayan, ödevini yapan bir çocuğa çikolata ödülü vermek, çocuğun zihninde çikolatayı çok önemli bir yiyecek ve rahatlatıcı olarak değerlendirmesini sağlar. Başarı ya da başarısızlık ile yemek yemeyi eşleyen çocuk,  ileride üzüntü ya da sevinç karşısında buzdolabına sığınmaya başlar.

Sevmediği bir yemeği yediği zaman, sevdiği bir yemeği ödül olarak sunmak da iyi bir fikir değildir. Çünkü ıspanak yerse çikolata kazanan çocuk, ıspanağın çok değersiz ve lezzetsiz, çikolatanın ise çok değerli ve lezzetli bir besin olduğunu düşünür.

Annelerin en çok kaygılandığı konulardan biri de yeme reddinin zekayı etkileyip etkilemediğidir. Yemeyi reddetmenin değil, ama öğün sırasındaki anne çocuk ilişkisinin özelliklerinin zeka gelişimi üzerine etkisi vardır.

Seçici yeme alışkanlığı olan çocukların ebeveynlerinin kendi çocukluk dönemlerinde veya halen yemek seçme özelliği olabilir. Bu nedenle kendi yeme özelliklerini ve çocuğundan beklentilerini gözden geçirmeleri gerekir.



 

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.