Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:

ÇALIŞAN ANNENİN YAŞAM REHBERİ

SUÇLULUK DUYGUSU, AŞIRI SORUMLULUK VE HATALAR

SUÇLULUK DUYGUSU, AŞIRI SORUMLULUK VE HATALAR

Çalışan anne ve çocuk arasındaki en önde gelen problemlerden biri; annenin çalışması sebebiyle suçluluk duygusu içinde, çocuğuna dengeli bir yaklaşımda olmayıp, aşırı hoşgörülü davranması ya da her gece iş dönüşü bazı armağanlarla eve gelmesidir. Anne öncelikle bu suçluluk duygusundan kurtulmalıdır.


Çalışan anne kendini çalışmayan anneleri gözleyerek de rahatlatabilir. Çalışmayan çok sayıda anne de zamanlarının tümünü çocuklarına verememekte, ev içi ve ev dışı işleri, bunu büyük ölçüde engellemektedir. Ayrıca, annenin çalışması, onun üretken olmasına, diplomasını değerlendirmesine fırsat veren ve ruh sağlığı açısından önemli bir faaliyettir. Ruh sağlığı yerinde olan bir anne de elbette çocuğu için en öneli kıymettir. Önemli olan, annenin evde bulunduğu süreyi iyi değerlendirmesi, bu zaman içinde çocuğuyla bütünleşmesi, ilgilenmesi, oyun oynayabilmesidir. Hafta sonlarını yoğun bir ev işi faaliyetiyle geçirmek yerine, çocuğunu tiyatroya, sinemaya, çocuk bahçesine, akranı olan arkadaşlarına götüren ve ev işiyle meşgulken dahi çocuğunu yanında tutan anne, görevini yapan annedir. Bu durumda çocuk, annesine yeterince doymasa bile; ona güvenir, ilgilendiğini ve sevdiğini görür.

SUÇLULUK DUYGUSU
Hemen her çalışan annenin yaşadığı bir duygudur suçluluk. Bu duyguyu hafifletmek için şöyle düşünebilirsiniz:
- Çalışmak zorundayım (çocuğum için para kazanmam gerekiyor)
- Çalışmayı seviyorum (çocuğum mutlu bir anneyi hak ediyor)

Çalışan annelerin çoğu (ekonomik zorunluluklar nedeniyle doğumdan sonra işe başlayanlar dışında) çocuk sahibi olmadan önce de, çalışan kadınlardır. Önceden çalışma hayatı olan, üretken bir kadının uzun süre evde oturması, mesleki kaygılar, sosyal ve duygusal tatminsizlikler doğurur. Oysa her çocuk mutlu, üretken, kendisiyle barışık bir anneyi, kendisi için işini terk etmiş, saçını süpürge etmiş bir anneye tercih eder. Unutmayın ki çocuğunuz sizin aynanızdır; siz mutluysanız o da mutlu olur, siz kaygılıysanız o da kaygılıdır.

İşlerinizi planlı yaparak, hiçbir şey için çocuğunuza ayırdığınız zamandan çalmayın ve bu zamanı en verimli şekilde değerlendirerek suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışın. Hafta sonu onunla baş başa yapacağınız bir doğa gezisi, haftanın 5 günü sabahtan akşama kadar onunla birlikte olup hiçbir şey paylaşmamaktan çok daha iyidir.

Çocuğunuz bazen size bir yabancı gibi davranacaktır, babannesine daha düşkün olacaktır veya bakıcı annesine "anne" diyecektir. Bunlar kuşkusuz her anneyi üzer ve suçluluk duygusunu arttırır. Bu gibi durumları çocuğunuza bakan kişiye atfetmemeye çalışın, hatta çocuğunuz kendisine bakan kişiyi bu kadar sevdiği için sevinin. Bu durumları çocuğunuzun size verdiği bir mesaj olarak da algılayabilirsiniz; onunla daha çok birlikte olun ve oynayın.

ÇOCUKLA GEÇİRİLEN ZAMANIN SÜRESİ DEĞİL, KALİTESİ ÖNEMLİ!
Konuyla ilgili bazı araştırma sonuçları ise şöyle:
- Çocukla geçirilen sürenin uzunluğu değil, kalitesi önemli. Yani, gerçekten annenin evde kaldığı süre çocuğu ile birlikte, onunla oynayarak, ilgilenerek sağlıklı etkileşime girerek geçirilmiyorsa olumlu hanesine yazılabilecek bir puan kazandırmıyor annelere...
- Annenin çocuk ile birlikte geçirdiği süre arttıkça kalitesi azalıyor. Yani anne “bunalıyor”. Bu yüzden ev hanımları çocukları ile birlikte aynı mekanda olsalar da onlarla pek birlikte vakit geçirmeye katlanamıyorlar. Çalışan anneler ise genellikle çocukları ile “yeterince vakit geçiremedikleri”nden yakınıyorlar. Oysa bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, anne babası çalışan çocukların yüzde 85-90’ı böyle bir durumdan şikayetçi değil. Diğer bir ifade ile çalışan anne babaya sahip çocukları sadece yüzde 10-15’i anne babaları ile daha fazla vakit geçirmek istediğini söylüyor.

AŞIRI SORUMLULUK YÜKLENME
Eğer çalışan kadın iyi bir organizatör değilse yaşamı kendisi ve çevredekiler için gereksiz yere güçleştirebilir. Bu yüzden çalışan kadın, anne olmadan önce ve sonra ile yaşamını ve iş yaşamını dengelemede, kendi istekleri ile çevrenin beklentilerini uzlaştırmada ustalaşmaya çalışmalıdır.

 

ÇALIŞAN ANNENİN HAYATINI KOLAYLAŞTIRAN İPUÇLARI:
- Gerek evde gerekse işte, yükünüzün arttığı dönemlerde bir süre yalnızca acil ve önemli olan işlerinizle ilgilenin
- Bazı işleri başkalarına devretmeyi deneyin, işyerinde iş arkadaşlarınızdan; evde ise eşinizden, varsa diğer çocuklarınızdan veya yakınlarınızdan yardım isteyin. Çocuğunuz yokken evinizle, kadın olduğunuz için eşinizden daha çok ilgilenmiş olabilirsiniz, bu aynı düzenin devam edeceği anlamına gelmez.
- Eşiniz yeni doğan bebeğinizi emziremez belki ama, bugüne kadar hep sizin hazırladığınız akşam yemeğini hazırlayabilir. Aile içinde yapılabilecek ufak düzenlemeler size kısacık da olsa rahat bir nefes alma olanağı sağlayacaktır.
- Yükünüzün çok arttığını hissettiğiniz yerde bazı alışkanlıklarınızdan tamamen vazgeçin, bunun için kendinize önceden "vazgeçilebilirler listesi" bile hazırlayabilirsiniz. Örneğin, ev işleri için düzenli bir yardımcı alamıyorsunuz ve iki haftada bir mutlaka mutfağın dolaplarının temizlenmesini gerekli buluyorsunuz ve artık buna ayıracak zamanınız yok. Eşiniz hayatta yapmaz böyle bir işi, anneniz çok yaşlı, arkadaşınıza böyle bir şeyi teklif etmeyi düşünemezsiniz bile. O zaman bu alışkanlığınızdan vazgeçin ya da bu düşüncenizi terk edin; iki haftada bir mutlaka mutfağının dolaplarının silinmesini gerekli bulan bir kadın değilsiniz artık. Mutfak dolapları bekleyebilir, arkadaşlarınız bekleyebilir, müşteriler ve hatta müdürünüz bile bekleyebilir, ama çocuğunuz bekleyemez...


ÇALIŞAN ANNELERİN SIKLIKLA YAPTIĞI HATALAR
Çalışan annelerin büyük bir bölümü çocuklarına yeterince zaman ayıramadıklarını düşünerek, suçluluk duyarlar. Bu suçluluk duygusundan kurtulmak için de, çocuğu ile birlikte olduğu saatlarde büyük bir özveri ile onun her istediğini yerine getirmeyi çalışırlar ve sürekli şımartırlar. Parasal olanaklarının elverdiği ölçüde her gün eve dönüşte ona hediyeler alarak bu durumu telafi etmeye çalışırlar ve farkında olmadan çocuğu maddi çıkarlara yöneltip, tatminsiz ve bencil bir birey haline getirirler. Bazı durumlarda bu suçluluk duygusu o kadar ağır basar ki, anne çocuğun tüm ihtiyaçlarını ve görevlerini üstüne alarak onun bağımlı ve kendi başına hiçbir karar alamayan bir kişilik geliştirmesine neden olabilir.


Bazı aileler ise, annenin çalışmasıyla çocuğun gerekli disiplin ve otoriteden uzak kaldığını düşünerek, ona baskı ve katı bir disiplin yöntemi uygulayarak onun çevredeki tüm tehlikelerden korunduğuna inanırlar. Baskı altında sürekli korunan ve cezalandırılan çocuk ise ya otoriteye boyun eğen ve her istenileni yapan pasif bir kişilik sahibi ya da isyankar bir kişi olabilir. Oysa ki anne-babadan beklenilen en uygun davranış, çocuğu ile sevgi, şevkat ve güven temeline dayanan iyi bir diyaloğun ve iletişimin kurulmasıdır.

 
 

BU YAZI DİZİSİNİN DİĞER BAŞLIKLARI İÇİN TIKLAYINIZ

BU KONUYLA İLİŞKİLİ DİĞER KONULAR
DİZİ & ARAŞTIRMA BÖLÜMÜNÜN DİĞER KONULARI

Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.