Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:

Günümüzün anlamı pek de bilinmeden kullanılan kavramı:
"DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU"

"DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU"

Basit gibi görünen, ama yaşamı çok zorlaştıran; evden okula, okuldan işe, işten kazalara ve kötü alışkanlıklara uzanan bir yaşamın, sorunun adı Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. DEHB var diye okula alınmayan çocuklar bile var. Tabii, bir de günümüzde bu kavramları yerli yersiz kullanmamız söz konusu… Oysa çocuklarımızı büyütürken önce kavramları yerine oturtmalıyız. “Bebeklikten Erişkinliğe Dikkat ve Hiperaktivite Bozukluğu” adındaki kitabın yazarlarından Prof. Dr. Bengi Semerci ile (kitabın diğer yazarı Kanada’da yaşayan Prof. Dr. Atilla Turgay) DEHB’ye dair aklınıza gelebilecek her şeyi konuştuk… Çocuğunuzu, eşinizi, kardeşinizi, öğrencinizi ve kendinizi tanımak istiyorsanız, önce Prof. Dr. Bengi Semerci ile yaptığım bu röportajı, sonra da kitabı okumanızı tavsiye ediyorum…


- Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu nedir?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) toplumda oldukça sık görülen ve tedavi ile belirgin düzelmeler gösteren bir bozukluktur. Sık görüldüğü, tedavi edilmediğinde yaşam boyu sürdüğü ve tedavi ile düzelebildiği için de önemli bir sorundur. Erken teşhis edilirse, tedavisi kolaylaşmaktadır.

DEHB temelde üç belirtiden oluşan bir sorundur.
1. Dikkat eksikliği:
DEHB olan çocukların, dikkat süreleri diğer çocuklardan kısadır. Bu özellik okul öncesi dönemden itibaren fark edilir.

2. Aşırı hareketlilik (hiperaktivite): Aşırı hareketlilik, DEHB dışında gelişimsel bozukluklar gibi bazı durumlarda da görülebilir. Bu nedenle tek başına tanı koydurucu değildir. Diğer bulgularla birlikte değerlendirilmesi gerekir.

3. Dürtüsellik (Aşırı tepki vermek, sonuçlarını düşünmeden harekete geçmek, dürtülerini kontrol edememek): Davranışları kontrol edememek, sorunlara yol açar. Sırasını bekleyememek, söz verilmeden konuşmak, başkalarının sözlerini kesmek tepkiselliğin en sık rastlanan sonuçlarındandır.

Bu belirtiler, davranış bozukluklarına, evde ve okulda uyum güçlüklerine, öğrenme bozukluklarına yol açabilir. Sonuç olarak da; okul ve yaşamının her alanında kişinin başarısı düşebilir.


- DEHB’nin nedenleri nelerdir?

DEHB oluş nedenlerini araştıran çeşitli araştırmalar vardır. Oluş nedenlerinin saptanması hem önleme hem de tedavi için önemlidir. Çalışmalar, çeşitli nedenlerin DEHB oluşumunda rol oynadığını göstermektedir. Hamilelik ve doğuma ilişkin etkenler, nörolojik nedenler, beyinde yapısal değişiklikler, genetik ve beyinde hücreler ve hücre organları arasında iletişimi sağlayan taşıyıcıların hareket ve etkilerinin de DEHB oluşumunda etkisi vardır. 


- DEHB’nin belirtileri nelerdir?


Dikkat eksikliği belirtileri:

1. Ayrıntılara dikkat etmekte zorluk ya da okul, iş ve diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapma.
2. Dikkat gerektiren görevler ya da işlerde dikkati sürdürme güçlüğü.
3. Birisiyle yüz yüze konuşurken dinlemede güçlük çekme.
4. Okul ödevlerini ya da iş yerinde verilen görevleri bitirmekte zorlanma, verilen yönergeleri izlemekte zorluk çekme (yönergeleri anlama güçlüğüne ya da inatlaşmaya bağlı değildir).
5. Görevleri ve etkinlikleri düzenleme-organize etme güçlüğü.
6. Uzun zihinsel çaba gerektiren işlerden kaçınma, bu işlerden hoşlanmama ya da bu işlere karşı isteksizlik.
7. Görev ve etkinlikler için gereken eşyaları kaybetme (örneğin: oyuncak, okul ödevleri, kalem, kitap ya da araç gereç).
8. Dikkatin kolayca dağılması.
9. Günlük etkinliklerde unutkanlık.
Sınıflama sistemine göre, bu dokuz belirtiden altısı varsa, böyle bir kişide DEHB vardır.


Aşırı hareketlilik (hiperaktivite) belirtileri:

1. El ve ayakların kıpır kıpır olması, oturduğu yerde duramama.
2. Oturulması gereken durumlarda yerinden kalkma.
3. Koşuşturup durma ya da huzursuzluk hissi.
4. Boş zaman faaliyetlerini sessizce yapmakta güçlük.
5. Sürekli hareket halinde olma ya da sanki motor takılıymış gibi hareket etme.
6. Çok konuşma.


Dürtüsellik belirtileri:

1. Sorulan soru tamamlanmadan yanıt verme.
2. Sıra beklemekte zorluk çekme.
3. Başkalarının işine karışma ya da konuşmalarını bölme.


- Son yıllarda biraz hareketli her çocuğa hiperaktif denilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Son yıllarda her çocuğa hiperaktif denildiği söylemi bence doğru değil. Uzmanların bu şekilde bir tutumu yok. Ama aşırı hareketli çocuğa hiperaktif denilmesi yanlış değildir. Hiperaktif demek, kelime anlamı olarak aşırı hareketli demektir. Oysa dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, başka bulguların da birlikte olduğu bir sorundur. Hatta bazı alt tiplerinde hiperaktivite olmayabilir. Ama yine de konulan teşhis dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olabilir.


- DEHB hamilelik sürecindeki bazı etkenlere bağlı olarak da gelişebiliyor mu?

Hamileliğe ilişkin risk etmenleri arasında anne yaşının genç olması, hamilelik sırasında ilaç, alkol ve sigara kullanımı, annenin hasta olması, tansiyon yüksekliği, ödem gibi bulgularla giden sorunlar (preeklampsi, eklamsi) hastaneye yatmış olması sayılmaktadır. Ayrıca anne karnında strese maruz kalmak, doğum eyleminin süresinin uzaması, zor doğum ve bebeğin doğum sırasında travmaya uğraması, düşük doğum ağırlığı, prematüre bebek; DEHB’nin oluş nedenleri arasında düşünülmektedir. Erken bebeklik döneminde olan bazı enfeksiyonların ve bazı antikonvülzan ilaçların kullanımının, aşırı kurşuna maruz kalmanın DEHB bazı bulgularının ortaya çıkmasına neden olduğunu ileri süren çalışmalar da vardır.


AİLELERİN TUTUMLARI NEDEN DEĞİL, SONUÇ!

- DEHB anne ve babanın tutumlarına bağlı olarak da gelişebiliyor mu? Veya anne ve babanın tutumları tetikleyici rol oynuyor mu?

Ailelerin en sık sorduğu ve endişelendiği konulardan biri, çocuklarında DEHB olmasında kendi tutumlarının etkisi olup olmadığıdır. Ebeveynlerin tutumlarının etken olup olmadığı araştırılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda ailelerin tutumlarının bir nedenden çok, bir sonuç olduğu düşünülmüştür. Sorunlar nedeniyle bunalan aile yanlış tutumlar sergilemekte, bu durum bulguların şiddetlenmesi veya başka sorunların eklenmesine yol açmaktadır. Çünkü tedavi sonrasında aile tutumları değişmektedir. Ayrıca ailelerin tutumlarını kendilerinde başta DEHB olmak üzere, başka ruhsal sorunlar olması da etkilemektedir. Benzer şekilde televizyon, oyun vb. etkenlere erken yaşlarda uzun süre maruz kalmanın çevresel etken olduğuna ilişkin iddialar ispatlanamamıştır.


- Örneğin, “Benim çocuğum 3 saat televizyon seyredebiliyor ya da 3 saat bilgisayar başından kalkmayabiliyor” diye ebeveynler korumacı bir tavır sergileyebiliyorlar. Televizyon ya da bilgisayar başında uzun süre kalan bir çocukta kesinlikle DEHB yoktur, denilebilir mi? Ya da bu tarz bir ilişkiyi nasıl yorumlamak gerekir?

Anne babaların sadece bu sorun için değil, tüm sorunlarda çocuklarının sorunu olduğunu kabullenmekte zorlukları vardır. Bu nedenle doktora gelseler bile, çoğu kez tanı konulmasından çok, akıllarında olan tanıya doktorun “yok” deme beklentisi vardır. Bunun içinde bazı karşı tezler oluştururlar. Televizyon ya da bilgisayar başında uzun süre geçirebilmesinin DEHB olmadığını göstermeyeceğini hastalığı öğrenen aile hemen fark etmektedir.


- Son 5-10 yılda hayatımıza giren bu kavramlarda çağın getirdiği faktörler de etkili mi?

Bu kavramların yaşantımıza son yıllarda girdiğini sanmakla birlikte, ilk kez DEHB tanısı konulmasının tarihçesi 1902’ye uzanmaktadır. Buna çağın getirdiği faktörler; bu konuda çalışan uzman sayısında artış, tanı kriterleri ve tedavi yöntemleri konusundaki artan bilimsel çalışmalar, çağımızın buluşu olan tespit yöntemleridir. Yani hastalığın artmasından ziyade, tanınması ve tedavi edilebilmesi söz konusudur.


- Erken teşhis ve tedavi her sorun gibi bu konuda da önemli şüphesiz. Fakat kaç yaşına kadar DEHB’nin tedavi edilmesi mümkün?

Erken yaşta başlanan tedavi hem daha başarılı olmakta, hem de çıkabilecek ek sorunların çıkmasını engelleme açısından önemlidir. Ama Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu yaşam boyu tedavi edilebilen bir sorundur.


- Bir de anaokulundan başlayarak, bazı çocukların “DEHB var” denilerek dışlanması söz konusu. Çocukta gerçekten böyle bir sorun varsa, anne babaların izlemesi gereken yol ne olmalı?

Bilinmezden koruma ve damgalama hemen her hastalıkta karşımıza çıkmaktadır. Damgalama özellikle ruhsal sorunlarda en önemli problemdir. İnsanların gizlenmelerine, tedavilerinin gecikmesine ve aksamasına neden olmaktadır. Çocuklarının tedavi olma ve eğitim hakları için veliler haklarını aramalıdır. Öncelikle okulla, öğretmenlerle, okul rehberliği ile işbirliği yaparak, onlara sorunu anlatarak çözümlemeye çalışmak gerekir. Bu sağlanamazsa, çocukların yasal hakları vardır, bunlar araştırılmalı ve mutlaka kullanılmalıdır.


OKULA GİTMEK HER ÇOCUĞUN HAKKI!

- Bir de diğer anne babalar sınıfta böyle bir çocuk varsa tedirgin olabiliyorlar, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hastalıklar konusunda eğitimi olmayan bir toplumda bu gerçeklerle yaşamak gerçekten zordur. Bilgileri olmayan, kendi başlarına gelebilir korkusu ve endişesiyle saldırganlaşanlar, acıma duygusunun yüceliğine sığınıp acı verenler... Oysa her zaman kendimizin de başına gelebileceği gerçeği bir yana, her çocuğun okuma hakkı olduğu gerçeği de bir yana, herhangi bir sorunu olan bir çocukla aynı sınıfta olmak, onu anlamaya çalışmak, onunla ilişki kurabilmek diğer çocukların gelişimi için de önemlidir. Biz çocuklarımızı sadece öğretim alsınlar diye okula yollamayız, yollamamalıyız. Orası aynı zamanda eğitim yeridir, yaşama hazırlama yeridir. Yaşam bize benzemeyenlerden korkarak, kaçarak ve onları soyutlayarak sağlıklı bir şekilde sürmez.


- Aile-okul işbirliği çok önemli olduğunu göre, aile ve eğitimcilere nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz?

Okul ve eğitim sistemi çocukları eğitmek, öğretmek ve geleceğe hazırlamak için vardır. Genel olarak sistemin doğru işleyebilmesi için, aile ve okul arasında işbirliği olması gerekir. Bu işbirliğinin bir kısmı çocuğu da kapsar. Bu üç öğeden herhangi birinde sorun olmadığı zaman işbirliğini sürdürmek daha kolay olmaktadır. Ancak DEHB gibi aileyi, okulu, öğretmeni, diğer çocukları ve çocuğun kendisini etkileyen bir sorun olduğunda işbirliği daha da önem kazanır. Çocuğuna ilişkin sorunu okul ve öğretmenle paylaşabilmek, onların tedavi ve uyum için desteğini almak aileyi rahatlatacaktır. Bu nedenle aileye direkt suçlamada bulunma, ilgisizlikle itham etme, çocuğa ilişkin olumsuzlukları aileyi dinlemeden aktarma sorunu çözmez. Onun yerine aileyi ve çocuğu anlamaya çalışmak, eğitim kurumu ve eğitimci olarak her türlü çocuğu eğitmekle yükümlü olunduğunu unutmadan aile ile işbirliği yapmak gerekir.

DEHB tedavisi için aile okul işbirliği çok önemlidir. DEHB olan çocukların tek beklentileri anlaşılmak, desteklenmek, yasalarla korunan öğrenim haklarını kullanmaktır. Bunu sağlamak herkesin görevidir. Bu nedenle ailelerin ve eğitimcilerin sorunu, çözümlerini ve uygulanışını bilmesi gerekmektedir.

ÇOCUĞUM BÜYÜRKEN BÖLÜMÜNÜN DİĞER KONULARI

Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.